21 Şubat 2016 Pazar

YENİ-SEVRÎN ESKİ HIRSIZLARI

11 Ağustos 2015’te yazdığım bir yazıda Ön Asya’da olup bitenlerin bir üçüncü Dünya paylaşım savaşı olduğundan bahsedip Ermenistan’ın bu senaryoya nereden ve nasıl gireceğine dair sorumu sormuştum. İşte Ermenistan da nihayet Rusya’daki güçlü diyasporası sayesinde şu malum büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek üzere kutsal babası Rusya tarafından oyunun içine çekiliyor.

Yaklaşık bir hafta önce APA’nın İzvestiya gazetesine göre, Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi Başkan Yardımcısı Valeri Raşkin’le parti sekreteri Sergey Obuxov Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bir başvuruda bulundular. Başvuruda Ankara tarafından Moskova'ya karşı saldırgan bir siyasi tutum sergilendiği için Moskova Anlaşması’nın(16 Mart 1921) ve dolayısıyla Kars Anlaşması’nın(13 Ekim 1921) iptaline dair çağrı yer aldı: “Şu anda Türkiye tarafından saldırının arttığı halde ülkemiz ve müttefiklerimiz için uygun olan belgenin yasal olarak yeniden gözden geçirilmesi zorunludur. Ankara anlamalıdır ki, sorunun böyle tırmandırılması neyle sonuçlanabilir? Bu onu sadece yeni provokasyonlara sürükler. Bu konuda Türkiye hâkimiyetine hatırlatmak gerek ki, dostluk ve kardeşlik hakkındaki Moskova Anlaşması ebedi değildir.”

Bu anlaşmaların maddelerini az çok biliyorsunuz. Ben anımsadığıma göre herkes anımsıyordur. Ama yine de kısaca kaynaklardan aktarmak istiyorum:

Moskova Anlaşmasında alınan kararlarda, Rusya Misak-Milli’yi tanıyordu tanımasına ve Ardahan’la Kars’ın sınırlarımıza dahil olmasını kabul ediyordu ama Batum Gürcistan’a veriliyordu. Batum konusu Misak-ı Milli sınırlarımızdan verilmiş olan ilk tavizdi ve anlaşmada şu kararlar alınmıştı:

1-Taraflardan birinin tanımadığı antlaşmayı diğeri de tanımayacak (Rusya Sevr’i tanımadığını kabul etmiş oldu)
2-Sovyet Rusya, kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edecek (1774 küçük Kaynarca Antlaşmasıyla verilmişti, kapitülasyonları ilk kaldıran ülke olmuştur…)
3-Batum Gürcistan’da kalacak(Misak-ı Milli içinde yer alan liman kenti Batum (TBMM’de 5 Batum milletvekili bulunuyordu), Sovyet Rusya ile ilişkilerin bozulmaması için Rusya’ya bağlı Gürcistan’a bırakılmış ve ilk kez Misak-ı Milliden ödün verilmiştir. Türk birlikleri Batum’dan 24 Mart 1921’de çekilmiştir.
4 -Sovyet Rusya Misak-ı Milliyi tanıyacak (Misak ı Milliyi tanıyan ilk batılı ülke)
5-Sovyet Rusya bu antlaşmanın şartlarını, kendisine bağlı olan Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan tarafından da kabul edilmesi için aracılık yapacak.
6-Kars, Ardahan ve Artvin Türkiye’ye kalacak, Nahcivan Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olacak.(Bu durum Kars Antlaşmasıyla gerçekleşti.13 Ekim 1921)
7-Moskova’da bulunan Afganistan temsilcileriyle TBMM arasında 1 Mart 1921’de dostluk ve kardeşlik antlaşması imzalandı. Afganistan, TBMM Hükümetini tanıyan ve elçi gönderen ilk İslam devletidir.

Kars Anlaşmasındaysa;

1-İstanbul güvenli olduğu sürece boğazda ticaret yapılabilecek,
2-Azerbaycan Türkleri’nin yoğun olarak yaşadığı Nahcıvan bölgesine özerklik verilecek,
3-Batum Gürcistan'a verilecek,
4-Antlaşma tarafları hiçbir şekilde birbirine zorla antlaşma imzalatmaya çalışmayacak,
5-Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'a daha önce verilmiş olan kapitülasyonlar kaldırılacak,
6-Antlaşma tarafları, antlaşmadaki herhangi bir devletin tanımadığı antlaşmayı tanımayacak,
7-Her devlet kendi himayesindeki karşı devletin vatandaşlarına iyi davranacak, azınlık haklarını gözetecekti…
Bu anlaşma Sovyetler, Türkiye Azerbaycan ve Gürcistan arasında imzlandı. Sovyet hâkimiyetinde olmasına rağmen bir Türk Devleti olan Azerbaycan’ın anlaşmada yer alması önemliydi. Ama ne var ki ermenistan ve gürcistan, Sovyetler’in dağılmasından sonra Sovyetler’in imzaladığı Kars Antlaşması’nı tanımamış, Sevr’i tanımışlardır.

Şimdi tırmandırılan Savaş’ta Rusya’yla yaşanan gerginliğin bu antlaşmaları lağvetmeye yönelik girişimleri, tıpkı Osmanlı’nın hasta adam zamanı üzerine çullanılmasını anımsatıyor. İşte Rusya diğer beklenen taşeronunu devreye sokma planları yapıyor.

Öte yandan son günlerde Artvin’de neler olup bittiğine, “Artvin Cizre’dir” şeklindeki pankartlara bakıldığında, bir haftadır Batum’da demirlenmiş olan Türk fırkateyninin neden orada durduğuna, Kırım Tatarları’nın canhıraş bir şekilde Rus ordusuna çağırılma haline dikkat edersek, durumun ne yana çekilmek istendiğini daha net anlayabiliriz. Artvin’in Cizre’yle aynılaştırılması ve kulakların buna alıştırılmasının altında kirli oyunlar yatmaktadır. Bir yanda rantçılar diğer yanda vatanı parçalamak isteyenler.


Balyoz Ayışığı Sarıkız gibi uyduruk davaları ve sahte belgelerle Türk Deniz Kuvvetleri askerine yapılmış olan sivil darbe sürecini bilmeyenimiz yok. Bizler o zaman hep “Doğu Akdeniz petrollerini koruyacak fırkateyn komutanlarımızı alıyorlar”, diye veryansın ettik. Ama durum tam aksi istikametten Karadeniz’den sinyaller vermekte. Tabii Nahcıvan ve Karabağ konusu da son derece kritik bir dönemece sokulmaya çalışılmaktadır Rusya tarafından. Gezi Park olayıyla iç politikayı, Suriye ve Ön Asya’yla dış politikayı nasıl yönetemediklerini gözümüze sokarcasına bize göstermiş olanların halledebileceği boyutlarda da gözükmemektedir bu konu.  Ve işin içinde rusya ve ermenistan varsa Türk’ü Türk’e düşürmek, araya nifak sokmak konusunda 1989 Özbekistan’daki Fergana olaylarından da biliriz ki, onların en iyi yaptığı iş budur!


Ama öyle yağma yok! Biz koskoca bir Türk Milletiyiz. Artık onların plânlarıyla birbirimize düşmeyeceğiz. Türkiye’deki ve Azerbaycan’daki hâkimiyetler her ne tutumda olurlarsa olsunlar, bizi birbirimize düşüremeyecekler…

Türkiye’de yapılmak istenenler bir karşı-devrimin çok ötesindedir. 1. Kurtuluş Savaşı öncesi dayatılan sevr, düşmanların hafızasından hiç çıkmamıştır. Şu an aynı plân farklı gidiş yollarıyla işletilmektedir. İçerde ve dışarda aynı emeller doğrultusunda adı “terör” olarak değiştirilmiş olan saldırılar, 2013’te değiştirilmiş olan iç hizmet kanunuyla Türk Ordusu’nun eli kolu bağlanarak tırmandırılmaktadır.

Şu an olan-biteni terör şeklinde basitleştirmek, gerçeklikten çok uzaktır. Bu üçüncü Dünya paylaşım savaşında, Türkiye parçalanmak ve paylaşılmak istenen ülkelerin başında yer almaktadır. Parçalanırken Türk Milleti kimliğinin ve Türk Devleti adının yok edilmek istenmesi, bizi ümmet-tabâ haline dönüştürmeye çalışanların başlıca amacıdır. Sebep Ön Asya’dan Türk unsurunun temizlenmesidir. Çünkü ön Asya’daki en köklü ve sağlam ulus Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Küresel güçlerin ‘her ülkeyi halk’a tabâ’ya dönüştürerek ulus devlet olma özelliğini kendilerine saklama’ plânları kendi Dünya Efendiliklerini sürdürülebilir kılmak içindir…


Jale ALTUNEL
20.Şubat.2016





Hiç yorum yok :