11 Ağustos 2015’te
yazdığım bir yazıda Ön Asya’da olup bitenlerin bir üçüncü Dünya paylaşım savaşı
olduğundan bahsedip Ermenistan’ın bu senaryoya nereden ve nasıl gireceğine dair
sorumu sormuştum. İşte Ermenistan da nihayet Rusya’daki güçlü diyasporası sayesinde
şu malum büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek üzere kutsal babası Rusya
tarafından oyunun içine çekiliyor.
Yaklaşık bir hafta önce
APA’nın İzvestiya gazetesine göre, Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi
Başkan Yardımcısı Valeri Raşkin’le parti sekreteri Sergey Obuxov Cumhurbaşkanı
Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bir başvuruda bulundular.
Başvuruda Ankara tarafından Moskova'ya karşı saldırgan bir siyasi tutum
sergilendiği için Moskova Anlaşması’nın(16 Mart 1921) ve dolayısıyla Kars
Anlaşması’nın(13 Ekim 1921) iptaline dair çağrı yer aldı: “Şu anda Türkiye
tarafından saldırının arttığı halde ülkemiz ve müttefiklerimiz için uygun olan
belgenin yasal olarak yeniden gözden geçirilmesi zorunludur. Ankara anlamalıdır
ki, sorunun böyle tırmandırılması neyle sonuçlanabilir? Bu onu sadece yeni
provokasyonlara sürükler. Bu konuda Türkiye hâkimiyetine hatırlatmak gerek ki,
dostluk ve kardeşlik hakkındaki Moskova Anlaşması ebedi değildir.”
Bu anlaşmaların
maddelerini az çok biliyorsunuz. Ben anımsadığıma göre herkes anımsıyordur. Ama
yine de kısaca kaynaklardan aktarmak istiyorum:
Moskova
Anlaşmasında alınan kararlarda, Rusya Misak-Milli’yi
tanıyordu tanımasına ve Ardahan’la Kars’ın sınırlarımıza dahil olmasını kabul
ediyordu ama Batum Gürcistan’a veriliyordu. Batum konusu Misak-ı Milli
sınırlarımızdan verilmiş olan ilk tavizdi ve anlaşmada şu kararlar alınmıştı:
1-Taraflardan birinin
tanımadığı antlaşmayı diğeri de tanımayacak (Rusya Sevr’i tanımadığını kabul
etmiş oldu)
2-Sovyet Rusya, kapitülasyonların
kaldırılmasını kabul edecek (1774 küçük Kaynarca Antlaşmasıyla verilmişti,
kapitülasyonları ilk kaldıran ülke olmuştur…)
3-Batum Gürcistan’da
kalacak(Misak-ı Milli içinde yer alan liman kenti Batum (TBMM’de 5 Batum
milletvekili bulunuyordu), Sovyet Rusya ile ilişkilerin bozulmaması için
Rusya’ya bağlı Gürcistan’a bırakılmış ve ilk kez Misak-ı Milliden ödün
verilmiştir. Türk birlikleri Batum’dan 24 Mart 1921’de çekilmiştir.
4 -Sovyet Rusya Misak-ı
Milliyi tanıyacak (Misak ı Milliyi tanıyan ilk batılı ülke)
5-Sovyet Rusya bu
antlaşmanın şartlarını, kendisine bağlı olan Ermenistan, Gürcistan ve
Azerbaycan tarafından da kabul edilmesi için aracılık yapacak.
6-Kars, Ardahan ve Artvin
Türkiye’ye kalacak, Nahcivan Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olacak.(Bu
durum Kars Antlaşmasıyla gerçekleşti.13 Ekim 1921)
7-Moskova’da bulunan
Afganistan temsilcileriyle TBMM arasında 1 Mart 1921’de dostluk ve kardeşlik
antlaşması imzalandı. Afganistan, TBMM Hükümetini tanıyan ve elçi gönderen ilk
İslam devletidir.
Kars
Anlaşmasındaysa;
1-İstanbul güvenli olduğu
sürece boğazda ticaret yapılabilecek,
2-Azerbaycan Türkleri’nin
yoğun olarak yaşadığı Nahcıvan bölgesine özerklik verilecek,
3-Batum Gürcistan'a
verilecek,
4-Antlaşma tarafları
hiçbir şekilde birbirine zorla antlaşma imzalatmaya çalışmayacak,
5-Azerbaycan, Ermenistan
ve Gürcistan'a daha önce verilmiş olan kapitülasyonlar kaldırılacak,
6-Antlaşma tarafları,
antlaşmadaki herhangi bir devletin tanımadığı antlaşmayı tanımayacak,
7-Her devlet kendi
himayesindeki karşı devletin vatandaşlarına iyi davranacak, azınlık haklarını
gözetecekti…
Bu anlaşma Sovyetler,
Türkiye Azerbaycan ve Gürcistan arasında imzlandı. Sovyet hâkimiyetinde
olmasına rağmen bir Türk Devleti olan Azerbaycan’ın anlaşmada yer alması
önemliydi. Ama ne var ki ermenistan ve gürcistan, Sovyetler’in dağılmasından
sonra Sovyetler’in imzaladığı Kars Antlaşması’nı tanımamış, Sevr’i
tanımışlardır.
Şimdi tırmandırılan
Savaş’ta Rusya’yla yaşanan gerginliğin bu antlaşmaları lağvetmeye yönelik
girişimleri, tıpkı Osmanlı’nın hasta adam zamanı üzerine çullanılmasını
anımsatıyor. İşte Rusya diğer beklenen taşeronunu devreye sokma planları
yapıyor.
Öte yandan son günlerde
Artvin’de neler olup bittiğine, “Artvin Cizre’dir” şeklindeki pankartlara
bakıldığında, bir haftadır Batum’da demirlenmiş olan Türk fırkateyninin neden
orada durduğuna, Kırım Tatarları’nın canhıraş bir şekilde Rus ordusuna
çağırılma haline dikkat edersek, durumun ne yana çekilmek istendiğini daha net
anlayabiliriz. Artvin’in Cizre’yle aynılaştırılması ve kulakların buna
alıştırılmasının altında kirli oyunlar yatmaktadır. Bir yanda rantçılar diğer
yanda vatanı parçalamak isteyenler.
Balyoz Ayışığı Sarıkız
gibi uyduruk davaları ve sahte belgelerle Türk Deniz Kuvvetleri askerine
yapılmış olan sivil darbe sürecini bilmeyenimiz yok. Bizler o zaman hep “Doğu
Akdeniz petrollerini koruyacak fırkateyn komutanlarımızı alıyorlar”, diye
veryansın ettik. Ama durum tam aksi istikametten Karadeniz’den sinyaller
vermekte. Tabii Nahcıvan ve Karabağ konusu da son derece kritik bir dönemece
sokulmaya çalışılmaktadır Rusya tarafından. Gezi Park olayıyla iç politikayı,
Suriye ve Ön Asya’yla dış politikayı nasıl yönetemediklerini gözümüze
sokarcasına bize göstermiş olanların halledebileceği boyutlarda da gözükmemektedir
bu konu. Ve işin içinde rusya ve
ermenistan varsa Türk’ü Türk’e düşürmek, araya nifak sokmak konusunda 1989
Özbekistan’daki Fergana olaylarından da biliriz ki, onların en iyi yaptığı iş
budur!
Ama öyle yağma yok! Biz
koskoca bir Türk Milletiyiz. Artık onların plânlarıyla birbirimize
düşmeyeceğiz. Türkiye’deki ve Azerbaycan’daki hâkimiyetler her ne tutumda
olurlarsa olsunlar, bizi birbirimize düşüremeyecekler…
Türkiye’de yapılmak
istenenler bir karşı-devrimin çok ötesindedir. 1. Kurtuluş Savaşı öncesi
dayatılan sevr, düşmanların hafızasından hiç çıkmamıştır. Şu an aynı plân
farklı gidiş yollarıyla işletilmektedir. İçerde ve dışarda aynı emeller
doğrultusunda adı “terör” olarak değiştirilmiş olan saldırılar, 2013’te
değiştirilmiş olan iç hizmet kanunuyla Türk Ordusu’nun eli kolu bağlanarak
tırmandırılmaktadır.
Şu an olan-biteni terör şeklinde
basitleştirmek, gerçeklikten çok uzaktır. Bu üçüncü Dünya paylaşım savaşında,
Türkiye parçalanmak ve paylaşılmak istenen ülkelerin başında yer almaktadır.
Parçalanırken Türk Milleti kimliğinin ve Türk Devleti adının yok edilmek
istenmesi, bizi ümmet-tabâ haline dönüştürmeye çalışanların başlıca amacıdır.
Sebep Ön Asya’dan Türk unsurunun temizlenmesidir. Çünkü ön Asya’daki en köklü
ve sağlam ulus Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Küresel güçlerin ‘her ülkeyi halk’a tabâ’ya dönüştürerek
ulus devlet olma özelliğini kendilerine saklama’ plânları kendi Dünya
Efendiliklerini sürdürülebilir kılmak içindir…
Jale ALTUNEL
20.Şubat.2016
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder