Evet, bu sözü 12 Eylül 1980 darbesi öncesi kenan evren, 1977
kanlı 1 Mayıs’ından darbeye kadar gelinen süreci dile getirirken kullanmıştı Milliyetçi-Halkçı
çatışmalarında. Ki her ikisi de Atatürk ilkelerindendir, ölümlerin “yetişir”
boyutlara tırmandırılmasından dem vuruyordu paşa, şartların olgunlaşmasını
bekledik derken.
Yine o yıllarda milliyetçilik ve halkçılık ilkelerini bir
daha asla içinden çıkılamayacak algılara saplamak “onların” gerçek hedefi
haline gelmişti. Halkçılığın içine
etnisiteyi, soktular. Sol duruş ve halktan yana tavır almak dediğinizde mutlak
suretle sanki yurdun diğer bölgeleri yokmuşçasına “doğu ve güneydoğu anadolu
çocuğu” edebiyatı yapmalısınız demekti bu.
Milliyetçilik
ilkesiyse üzerinde en fazla oynama yapılan ve deformasyona uğratılan ilkemiz
olmuştur. Milliyetçilik sanki sağcılıkmış gibi vurgulandı. Nedeni, MHP’nin
parti olarak sermayedardan yana tavır alması olarak gayet net açıklanabilir.
Evet, tavanda işler böyle yürüyor ve birden bire hem de “sol”un tam karşısına
koyuluyorsa elbette damgalanış şekli de “sağ” olacaktı. Ama gelin görün ki
tabanda işler öyle yürümüyordu. Halkın ciddi bir çoğunluğu sağ ideolojinin ve
ekonomik politikalarının ne menem bir şey olduğunu bilmeksizin kendini “ben
sağcıyım” diye tanıtmıştır vaktiyle. Ancak gerçeklikle ilgisi yoktur. Siz hiç
burjuva bir şehit ailesi gördünüz mü? Ben görmedim. Vatan savunması yapan ve
hatta vatanı için ölen insan dünyanın neresine giderseniz gidin düşük gelir
seviyesine mensup insanlardandır. En iyi ihtimalle orta sınıftandır. Ama asla
burjuva değil… Onun evi arabası iyi bir işi falan yoktur. Vatan sevgisi vardır
ancak. Çünkü işler karıştığında gidecek bir yeri yoktur ki… Varı yoğu
vatanı-toprağıdır!.. Ve o insanlar asla sermayedardan yana tavır almazlar.
Halkçılık yani olaylara sol tarafından bakmak doğal bir içgüdüdür onlar için.
İşte milliyetçilik ve sağcılığın birbiriyle uzak yakın bir
alakasının olmaması böyle bir gerçektir ki, milliyetçiliğin içine, yine MHP’nin
kuruluşundaki ana hedeflerden biri olan Türk – İslâm sentezinin sokulması
durumu da demoglesin kılıcı gibi durur orada!..
Bir dönemin şartlarını “olgunlaştıranlar” bir değişik
aktörlerdi velhasılı. Şimdi hepsi rahmete gitti. Ama bu aktörlerin cast ajanslar’ı
yine aynı, yapımcılar aynı, ha bazı ilave yapımcılar var tabii filmin bütçesi
yüksek! Çünkü tüm dünya izliyor ne de olsa. Sabah kahvesini yudumlarken geniş
ekran tv’sinden izliyor hem de…
Birileri yine şartları olgunlaştırıyor. Şimdiki mevzu kürt –
türk!’e indirgenmiştir. 35 yıldır pkk terörü olarak adlandırmaya elimizden
geldiğince imtina ettiğimiz mevzu nasıl kürtlerin tamamını kapsar hale
getirildi, biraz muhakeme kabiliyeti olan zaten biliyor durumu. Doğu ve
Güneydoğu’da pkk’yı desteklemeyen kürt’ün cezası derhal infazdır meselâ. Pkk o
basiretsiz idareciler sayesinde yaratmıştır o korku imparatorluğunu. Köy
Enstitüleri’nin kapatılmasından sonra, başımıza sıra-sıra çöreklendirilen sözde
yönetici toprak ağalarının, özenle güdmüş oldukları “Dövlet” politikalarından
haberimiz yok demeyin sakın! Bilirim vardır. Ve o devlet o zaman da benim devletim
değildi zaten. Şimdikinin de olmadığı gibi. Türkçe konuşan bir devletimiz,
Atamız’ın ölümünden sonra hiç olmadı ki! HİÇ! Ama o rezil kadrolarını
değiştirmek dururken durun şu devleti yıkalım da demedik hiç! Ki demeyeceğiz! Bir
Hava Kuvvetleri mensubu pilot ağabey 90’lı yılların sonlarına doğru şöyle bir
laf etmişti kulaklarımdan hiç gitmez: “Eğer ben şehit olursam askeri törenimi
doğunun en ücra mezrasında yapın! Bura halkı hayatlarında belki de ilk kez
DEVLET’i görsünler…” Bir de işin en dramatik yanı şudur ki, Doğu ve
Güneydoğu’muzda ciddi oranda Türk nüfusu da mevcuttur.
Şu acı dolu günlerde elbette kürt dalkavukluğuna soyunmadım!
Bilenler ne olup ne olmadığımı çok iyi bilir. Bilmeyenler yazılarımı okur
öğrenir. Ancak demem o ki; bir tek kürt bile olsa masum, o vakit gidişatı
belirlemek bakımından tam bir çuvallama olacaktır bizim için. Unutmayınız ki
Türk daima tarihte belirleyici rolleri üstlenmiştir. Yine öyle olacaktır. Ve
Türk uyanık, zeki ve bu niteliklerin izdüşümünde de daima sabırlılığıyla ve
gerektiğinde son hamleleri yapmasıyla tarih sahnesindeki yerini almıştır.
Son günlerde feysbukta pkk’nın şehir uzantıları, her zaman
olduğundan daha canhıraş yapmaktalar mağdur edebiyatlarını. Hem de akla izana
sığmayacak yalanlara bulanmış bir biçimde. Suriye’de 2014 yılında ışid’in
vurduğu sivillerin fotoğraflarından tutun da, bölgede ne kadar önceki tarihlere
ve farklı olaylara ait fotoğraf varsa #cizredesivillerölüyor palavrasıyla sanki
TSK sivilleri öldürüyormuş gibi servis ediyorlar ve harıl-harıl paylaşıyorlar
bunları.
Şartlar olgunlaşırken kurt izi it izine karıştırılıyor
yukarıda anlattığım sağ(?)-sol(?) mevzuunda olduğu gibi tıpkı.
Akp ve hdp’yi tv ekranlarında hep dalaşırken birbirlerine
küfrederken falan görüyorsunuz değil mi? Peki İnanan var mı içinizde bu
tiyatroya? Aman diyeyim inanmayın. Onlar “katır cilvesi” sadece. Bop
sürecindeki kutuplaşma zaten hdp, akp ve 2011 itibarıyla y-chp haline getirilen
partinin de yüksek katkılarıyla bir güzel yaratıldı. Mhp ne mi oldu? O bu
sürecin farklı zaman ve mekânlarında yer ve görevler aldı ama son düzlükte,
yani şimdi, kendisini değil tabanını kullanacaklar.
Geldik zurnanın zırt dediği yere! Bakın yukarıda
milliyetçiliğin içine giren Türk-İslam sentezinden boşuna bahsetmedim. Çünkü
siyasal islâmı kullanarak başımıza gelen akp belâsı, tıpkı gezi direnişinde
Tophane Yokuşu’na İzmir’in Ankara’nın çeşitli semtlerinde elinde sopalarla sokaklara
indikleri gibi, provokatif inişler, nihavent çıkışlar yapmaya başlamışlardır.
Bu arkadaşlarımızın sosyo-ekonomik durumları nedir peki? Çok mu zenginlerdir bu
insanlar? Hayır değillerdir. Makarnaya kömüre oylarını verebilecek denli iki
lokma bir hırka’ya gark olmuşlardır. Ancak ne ki, onların da bu memleketten
başka gidecek yeri yoktur. Ve bu olgu gereği vatanperver ve milliyetçidirler.
İşte akp parti tavanından yönlendirilen bu taban “tekbir” ve “Allahuekber”lerle
dışardan bakıldığında mhp tabanından gayet farksızdır. Ancak gelinen noktada
akp tabanı yani aktrollerimiz, bilerek ya da bilmeyerek, hdp ve akp’nin kanaat
önderliğinde, pkk’nın şehirlerdeki terör militanlarıyla karşı-karşıya
getirilecektir. Aktollerin MHP tabanına lokomotif görevi görmesi gibi bir
saçmalıkla burun burunadır yani memleket! Lokomotif karşı aktivistlere, MHP
tabanının meze olması ya da edilmesi tehlikelidir!
Sakın yanlış anlaşılmasın. Bir şeylerin anti-çığırtkanlığı
falan değil yapmaya çalıştığım. Sadece göstermek.
Ve hep şunu derim, aman ha başkalarının oyunlarında “figüran”
olmayın! Kendi senaryonuzu yazın yönetin ve o sahneyi ele geçirin!
Çünkü o sahne bu pespayelerin sizi sürüklemek istediği
beşinci sınıf bir pavyon sahnesi değil,
TARİH SAHNESİDİR!
Jale ALTUNEL
11. Eylül. 2015
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder