23 Ağustos 2015 Pazar

mezeler dile gelse


yolda kaybettiğimiz yılları aradık
yıllarımızın o parlak karanlığında
birdenbire gençliğimizden ıradık,
ve savunurken memleketi,
memleket nere diye soranlarca karalandık.

kiralandık sonra enikonu mesailere
bir tas çorba için orsadan yelken açtık
kalemlerden zehirli kurşunlar yağıyor
ve torunlar hortluyordu gözler önünde
ve fazla mesailerle bombalar atılıyordu
bütün değerlerimize!

ıralırken özgürlük, bombalar patladı Irak’ta
orda can verirken özgürlük,
rock müzik patlıyordu burada.
Aktifleşmeye yüz tutmuştu en pasif ibneler,
En pasif yeşiller,
En pasif romantik sosyalistler…

Cumhuriyet Meyhanesi’nde  dile gelse mezeler,
yolda kaybettiğimiz yıllardan bahsederler
ve hangi masada kimler sövmüş Türk’e
bir bir söylerler…

ad gününü koymuştu onların
ardından baka kaldık yılların
şimdi adını bile anmam
sonradan olma o ölü ressamın.
ve onu göklere fırlatıp, üzerinden
bize havlayan sözde sanatçıların.

yolda kaybetmiştik yılları
çarpışıyorduk
ekmeğin meydan savaşında
soydaşım can çekişiyordu üstelik 
şarkın şimali kıyısında!
pasif aktivistler ne kadar zarif ve ince
çığlıklar atıyorlar o sıra sokak kedileri ölmesin diye
gördün mü sevgilim o yılları tam şurdan?
duydun mu hain soluklardaki o keskin,
nefret ve kin kokusunu?
İki üç tane yüzleri vardı, hepsini gördün mü?
ve kardeşlik diye pazarlanan kalleşçe ölümü…

kaç set oynanırdı cephede ölüm maçı 
kaç penaltı bir gol sayılırdı boş arsada
beşlikten gol ,kaç sayılırdı borsada
ve meclisin binasında?
hain imamla nikah kıymış, 
ihanet zinasında.

yıllara ve duvarlara çarpıyorduk
ıramış çocukluğumuzu
kanıyorduk her defa, şehadet içiyorduk
ihanet aldı götürdü, bütün değerlerimizi
ve satamadan getirdi, yolda kaybettiklerimizi!..



“mezeler dile gelse”
j.ak
23.Ağustos.2015



21 Ağustos 2015 Cuma

kalan sağlar ve bazen

Yol yalnız yürünmeli bazen
Önünde siyaset bataklığı
Ki,
Batmamalısın bazen.
Burada bulanıktır su
Ne dibi vardır ne ucu
İçinde sancı varmış
İçinde kan uykusu
İçmelisin dimdik bazen.
Kan oluktan taşarmış
Tarih bizi aşarmış
Sakin durmak harammış,
Durabilmelisin bazen.
Kimi zora düşünce
Olanlardan bıkarmış
Saflarını terk edip
Felsefeye koşarmış.
Memleket yangınında
Hiç komik değil ama
Taş basarak bağrına
Gülebilmelisin bazen...

"kalan sağlar ve bazen"
j.ak
11 Ağustos.2013


11 Ağustos 2015 Salı

SAHİPLER ve KANAAT ÖNDERLERİ 5- SAVAŞ!


 Büyük resimde, resmi görmemize engel olmakla görevlendirilmiş, önümüze kanaat önderi kisvesinde konanlarla oldu hep bugüne kadar işimiz. Çünkü önümüze konan bu “kanaat önderleri”nin peşinden atlamadık lapin gibi. Onları kenara itip öyle baktık her daim!

Hey gidi güzel memleketim.
Hey gidi Perinçekler Banu Avarlar…

     Hey gidi heyy! Hey gidi yeni chp. Hani şu 2011’de PM’ne paraşütle inenler.
Hani Habur çadır tiyatrosunda rolü olan Sezgin Tanrıkulu,
Hani şu neo-duyun-u umumiyeci Kemal Derviş’in chp’ye getirilen “kanka”ları…
Hani 2011’de CHP’de bunlar başlamışken 2013’te Gezi’ye kanaat önderliği yaptırılan Sırrı Süreyya Önder ve pkk sempatizanı avanesi.. ve ardından derhal yayına geçen HALK TV…

     İşte bunların tamamı oynanan oyunda, kamuoyu üzerinde oluşturulacak olan “yeni” algıların birer enstrumanıydı iç siyasetteki.

    Ergenekon Balyoz Ayışığı Sarıkız vs.. komplolarda Silivri’ye Hasdal’a alınan “asker”lerin çıktıktan sonra; İşçi Partisi iken bir anda Vatan Partisi olarak adı değiştirilen oluşumun etrafında bal peteğine üşüşmüş arılar misali “üşüşmeleri” ve yıllardır ekmeğini yiyip suyunu içtikleri TSK’yı yani bizim Metehan’dan bu yana binlerce yıllık ordumuzu bir anda tu kaka ilan edercesine açıklamalar yapmalarına da yüreklerimiz dayanmıyor ve canlarımızı acıtıyor bu durum. Ey Silivri mağduru askerler. Nasıl bir tuzağa düşürüldünüz bilmem. Ama ben size inanmıyorum artık… Hele sarfettiğiniz sözler rüzgâr gibi kimlere hizmet ettiği kendinden menkul Perinçek’in yamacından esince, beni hiç bağlamıyor. Bu milleti de bağlamaz bundan emin olun. Ve içimden buna içten içe seviniyor olduğunuzu ummaktayım (nedense).

    Bir dünya savaşı başladı bilmem farkında mısınız? Evet 3. Dünya Paylaşım Savaşıdır Ön Asya’da olup bitenler. Ama artık savaşların şekli değişti. Ekonomik sebepler ortaya seriliyor ve değişen durumlara göre sömürgecilerin beslediği terör gruplarıyla gözlerini diktikleri ülkelerde şiddet-medya-siyaset üçgeninde önce kamuoyunda yarattıkları yarı aydını ele geçiriyorlar. Sonra bizde de gördüğünüz gibi insanlar dut yemiş bülbüle dönüyor ve olanı biteni onların istediği gibi değerlendirmeye başlıyor.. Barışsa barış kardeşlikse kardeşlik. Bir hoşgörü bir hoşgörü sormayın gitsin… Medya sömürgeciler adına büyük bir coşkuyla hangi güzel dileklerden dem vursa (barış, kardeşlik, demokrasi, özgürlük..) uygulanan ve hayata geçen tam tersi oluyor. Öyle ki ellerinde barış pankartları taşıyanların aynı yürüyüşte molotof atması tarzı oksimoronlarla burun buruna kalıyor ve izliyoruz. Bu yalnızca bizde mi böyle peki? Hayır, elbette değil. Dünyanın her yerinde aynı plan işletiliyor ve insanlar afiyetle yiyor… Ben Aziz Nesin satkınının düşündüğü gibi bu milletin aptal olduğunu asla düşünmedim düşünmem. Ben Atatürk gibi düşünmekteyim bizim milletimiz zekidir. Hele etraf ülkelere bakınca bunu net olarak görürsünüz…

    İç siyasetin geldiği son durum oldukça trajiktir. Atatürk’ün kurduğu parti CHP, PKK’nın aklama organına dönüşmüş, HDP “saygı” duyulan bir parti, Çinci Perinçek’in partisine eski askerler akın etmiş, dhkp-c mit ve cemaat elele bir şeyler yapmakta. Buz dağının görünen yüzü deliler ülkesi. Ama bakalım muhalif(!) Perinçek’in Ulusal Kanal’ına ve ondan da muhalif Halk Tv’ye.. tüm bu yaşanan siyasi komedya aşırı normal, aşırı gündelik. Siyasi bir dikenli yoldan geçiliyormuş havaları.  Ve her yanımız doğruymuş da, tek bir günah keçimiz varmış! O da TSK. Evet ordu çok rereröymüş. Dağları taşları bombalıyormuş, ordu bilmiyormuş ne yaptığını, şuymuş buymuş… Çünkü siz çok pîr-u paksınız!..
Bu milletin bağrından çıkmış bir ordudur tukaka edilmeye çabalanan. Ve bağlı bulunduğumuz bir pakt vardır. Buraya kadar olan bilindiktir. Bizler elbette natoya da avrasyacılığa da, çinciliğe de, şuculuğa da, buculuğa da karşıyız. Ama ekonomik gerçekler ve sürüklendiğimiz tablo ortadadır…

    Recep Erdoğan hakkında hem de akp’nin en kuvvetli döneminde kimse gık diyemiyorken Cem Yağcıoğlu 2011 senesinde “bye bye teyyip” diye bir yazı yazmıştı anımsarsınız. Çünkü sürecin o tarihte başladığını görmüştü, görmüştük. Sömürgecilerin kabuk değiştirme zamanıydı. Hemen ardından 2013 Gezi olayları patlak vermişti. Artık akp karşıtı yazma çizme ve konuşma “modası” Halk tv önderliği(!)nde başlamıştı açıktan açığa. Gazı alan çıkıyordu bu cimcime Ulusal’a ve Halk’a bıcır bıcır akp’ye veriştiriyordu. Ona veriştiriyor ama, HDP’yi, Vatan Partisi’ni ve CHP’yi Türk filmlerinin Ayşeciği gibi masum bir ay parçası ilân ediyorlardı canlarım benim! İşte sayın Yağcıoğlu’nun yarı aydın olarak çizdiği muhalifliğinden şüphe duymadığımız profilin beynini yiyenler aslında ta kendileridir… Ama benim beyni yananlardan hâlâ umudum var. (En azından iyi niyetli ve gönlü bu vatandan yana olanlarından!)

    Şimdi dönelim seçim sonuçlarına ve TSK’nın Güney’e ve Kandil’e gidişine… Biliyorsunuz ki Suriye için teskere geçen yıl çıktı. Bir ordunun ülke sınırlarının dışına operasyon yapması için MGK toplanması gerekmiyor muydu? Peki neden TSK bu operasyonu hükümet varken yani teskere çıktığı zaman değil de, seçimler sonrası bir hükümet boşluğu varken yaptı? Milli savunma bakanı kim? Dış işleri bakanı kim? Bunlar nerede? Bu nasıl bir oldu-bittiye getirilmiş operasyondur? Ben tahminimi söylüyorum, bu da tıpkı diğer darbeler gibi Nato destekli bir askeri darbedir. Ancak Sahipler ve Kanaat Önderleri -III adlı yazımda (2013-Haziran) Tüm bunları ön görmüş ve sonunda Türk Ordusu’nun Nato’dan bu yana tarihinde ilk kez Türk Milleti’nden yana tavır alacağından ve bunun bizim 2. Kurtuluş Savaşımız olaacağından bahsetmiştim…

Savaşın nesnel sebepleri ve Azerbaycan (Güney ve Kuzey) üzerine…

    Yeni duyun-u Umumiye de eskisi gibi yatırımlarımızı nerelere yapmamız gerektiği konusunda politekonomik ajanlarını kullandı. Ve GAP bitirilme aşamasına geldi. Öyle ki ufak tefek girişimlerde bulunabilsek yıllardır bu milletin alın teriyle neredeyse ortaya çıkarılmış olan ve dünya nüfusunun bilmemkaçta kaçını beslemeye yetecek olan hububatı yetiştirebileceğimiz Harran’ımıza kavuşacağız. Ama nedir? Buna izin verilmiyor, borçla borç faizi ödüyoruz, duble yollar yapıyoruz onu yapıyoruz bunu yapıyoruz. Yetmiyor, nükleer santral projelerine imzalar atıyoruz. Ee? GAP? Boşver onu diyorlar. Bir yandan da Ceylanpınar dahil,  GAP’ı kapsayan ovamız parçık pinçik İsrail’e satılıyor…

    Güney’de durum buyken kuzeyimiz son derece sevindirici bir gelişmeye gebe… Bu İstanbul-Bakü hızlı tren projesidir. Evet bu proje bizim modern İpek Yolumuzdur. Katar deyip geçmeyin. Bu proje, mallarını deniz ticaretiyle bu yoldan taşıyanların ekonomisine darbe indirmek anlamı taşır ve bu projenin hayata geçmesini istemeyen(!) ülke/ülkeler de kabak gibi açığa çıkar. Bu proje Türk Dünyası’nın birliğini soydaşlığını ve en önemlisi de Dil’ini taşır. İşte Sırrı Sakık önderliğinde kurulmaya çabalanan kantonun hedefi bu katar yolunun geçişini engellemek, buna bir set çekmek amaçlıdır. Ki pkk demiryolu saldırılarına başlamıştır bile. Anımsarsanız geçenlerde doğu Anadolu’da Tebriz’e giden trene eylem yapılmıştı. Tebriz’i de kapsayan ve iran olarak adlanan Güney Azerbaycan’da 35 milyon soydaşımızın yaşadığını söylememe gerek yok burada sanırım. Bölgede hakim popülasyon Türk unsurudur ki ışidle körüklenen mezhep tantanası ve sadece mezhepsel çıkışlarıyla “yedi tugay” adı altında pazarlanan, önceliği Türklük değil mezhep haline getirilen piyonların hangi korkuyla bölgede kaynatıldığı açıklık kazanıyor… Ve PKK artık yüzünü Rusya’ya dönmüştür. İşte tam burada Azerbaycan’ın kürt kökenli İlham Aliyev ile düşürüldüğü ekonomik tuzaktan bahsetmek istiyorum…

    Görünürde 8 milyar dolara mal olduğu söylenen 1. Avrupa Oyunları için 20 milyar dolar harcandığı söyleniyor. Ki bunu gidip gördüm. Rus mason aristokrasisinin Aliyev’i kabul merasimini andıran 1. Avrupa Oyunları, bir rüya gibi geldi ama Azerbaycan’daki soydaşlarımızı delerek geçti. Öngördüğümüz ve daha önce de yazdığımız üzere şu an korkunç boyutlara tırmanan hayat pahalılığıyla ve büyük bir ekonomik çelişkiyle yüzyüze kalmıştır o coğrafya. Oyunlar sonrası Rusya güdümündeki Ermenistan, Azerbaycan’a saldırılarını artırmış, Türkiye’de aynı topraklara talip olan ermeni ve kürdü şimdilik bir balansta tutmayı sağlamışlardır böylece. Ama biz biliyoruz ki O topraklar ne ermeni’ye ne de kürde yâr olacaktır. O topraklar bizimdir ve katar yollarımızı da GAP’ı da kimseye teslim etmeye niyetimiz yoktur.

    İşte tam burada 2015 başlarında NEDEN TSK ve AZERBAYCAN ORDUSU’nun ortak tatbikat yaptıklarını sormadan edemiyor insan!
Avrupa-Rus ittifakı, Amerika Çin ve İsrail… Her birinin besleyip büyüttüğü piyonları…

    Artık savaşlar şahların beslediği piyonlar yani terör örgütleri.. yani şiddet-medya-siyaset üçgeninde gerçekleşiyor. Yani “ikna” ediliyoruz bir şeylere! Sakın ha ikna olmayınız!

    Çünkü biz kazanacağız! 

    Sağlıcakla,

    Jale ALTUNEL



8 Ağustos 2015 Cumartesi

gökyüzü tulpar sürüsü

Ağustos sıcağında vatan uğruna yanıyor birileri!
Ağustos sıcağında plajlarda serinlerken vatan hainleri... 

Çalındı değerlerim
Hırsızlandı türkülerim
ermeninin ağzında zavallı sarı gelin!
Halılarım kilimlerim
Renklerim!!!
Üzülme uçmagdaki şehidim,
Üzülme ninnisi oğrulanmış bebeğim,
Tarih de bizim
Yurt da bizim!
Gökyüzü tulpar sürüsü
Tarihimin ve ordumun,
Ö
lüsü yeter size ölüsü!!!

"gökyüzü tulpar sürüsü"
j.ak
3. Ağustos. 2015



                                                                        "TULPAR"                                          
                                                            Sanatçı: Vüqar İMANOV