26 Ağustos 2015 Çarşamba
23 Ağustos 2015 Pazar
mezeler dile gelse
yıllarımızın
o parlak karanlığında
birdenbire gençliğimizden
ıradık,
ve savunurken
memleketi,
memleket nere
diye soranlarca karalandık.
kiralandık sonra
enikonu mesailere
bir tas
çorba için orsadan yelken açtık
kalemlerden
zehirli kurşunlar yağıyor
ve torunlar hortluyordu
gözler önünde
ve fazla mesailerle
bombalar atılıyordu
bütün değerlerimize!
ıralırken özgürlük,
bombalar patladı Irak’ta
orda can
verirken özgürlük,
rock müzik
patlıyordu burada.
Aktifleşmeye
yüz tutmuştu en pasif ibneler,
En pasif
yeşiller,
En pasif
romantik sosyalistler…
Cumhuriyet
Meyhanesi’nde dile gelse mezeler,
yolda
kaybettiğimiz yıllardan bahsederler
ve hangi
masada kimler sövmüş Türk’e
bir bir söylerler…
ad gününü koymuştu
onların
ardından baka
kaldık yılların
şimdi adını
bile anmam
sonradan
olma o ölü ressamın.
ve onu göklere
fırlatıp, üzerinden
bize havlayan
sözde sanatçıların.
yolda kaybetmiştik
yılları
çarpışıyorduk
ekmeğin
meydan savaşında
soydaşım can
çekişiyordu üstelik
şarkın şimali kıyısında!
pasif
aktivistler ne kadar zarif ve ince
çığlıklar
atıyorlar o sıra sokak kedileri ölmesin diye
gördün mü
sevgilim o yılları tam şurdan?
duydun mu hain
soluklardaki o keskin,
nefret ve
kin kokusunu?
İki üç tane
yüzleri vardı, hepsini gördün mü?
ve kardeşlik
diye pazarlanan kalleşçe ölümü…
kaç set
oynanırdı cephede ölüm maçı
kaç penaltı
bir gol sayılırdı boş arsada
beşlikten
gol ,kaç sayılırdı borsada
ve meclisin
binasında?
hain imamla
nikah kıymış,
ihanet zinasında.
yıllara ve duvarlara
çarpıyorduk
ıramış çocukluğumuzu
kanıyorduk her
defa, şehadet içiyorduk
ihanet aldı
götürdü, bütün değerlerimizi
ve satamadan
getirdi, yolda
kaybettiklerimizi!..
“mezeler
dile gelse”
j.ak
23.Ağustos.2015
21 Ağustos 2015 Cuma
kalan sağlar ve bazen
Yol yalnız yürünmeli bazen
Önünde siyaset bataklığı
Ki,
Batmamalısın bazen.
Burada bulanıktır su
Ne dibi vardır ne ucu
İçinde sancı varmış
İçinde kan uykusu
İçmelisin dimdik bazen.
Kan oluktan taşarmış
Tarih bizi aşarmış
Sakin durmak harammış,
Durabilmelisin bazen.
Kimi zora düşünce
Olanlardan bıkarmış
Saflarını terk edip
Felsefeye koşarmış.
Memleket yangınında
Hiç komik değil ama
Taş basarak bağrına
Gülebilmelisin bazen...
Önünde siyaset bataklığı
Ki,
Batmamalısın bazen.
Burada bulanıktır su
Ne dibi vardır ne ucu
İçinde sancı varmış
İçinde kan uykusu
İçmelisin dimdik bazen.
Kan oluktan taşarmış
Tarih bizi aşarmış
Sakin durmak harammış,
Durabilmelisin bazen.
Kimi zora düşünce
Olanlardan bıkarmış
Saflarını terk edip
Felsefeye koşarmış.
Memleket yangınında
Hiç komik değil ama
Taş basarak bağrına
Gülebilmelisin bazen...
11 Ağustos 2015 Salı
SAHİPLER ve KANAAT ÖNDERLERİ 5- SAVAŞ!
Büyük resimde, resmi görmemize engel olmakla
görevlendirilmiş, önümüze kanaat önderi kisvesinde konanlarla oldu hep bugüne
kadar işimiz. Çünkü önümüze konan bu “kanaat önderleri”nin peşinden atlamadık
lapin gibi. Onları kenara itip öyle baktık her daim!
Hey gidi güzel memleketim.
Hey gidi Perinçekler Banu Avarlar…
Hey gidi heyy! Hey gidi yeni chp. Hani şu 2011’de PM’ne
paraşütle inenler.
Hani Habur çadır tiyatrosunda rolü olan Sezgin Tanrıkulu,
Hani şu neo-duyun-u umumiyeci Kemal Derviş’in chp’ye
getirilen “kanka”ları…
Hani 2011’de CHP’de bunlar başlamışken 2013’te Gezi’ye kanaat
önderliği yaptırılan Sırrı Süreyya Önder ve pkk sempatizanı avanesi.. ve
ardından derhal yayına geçen HALK TV…
İşte bunların tamamı oynanan oyunda, kamuoyu üzerinde
oluşturulacak olan “yeni” algıların birer enstrumanıydı iç siyasetteki.
Ergenekon Balyoz Ayışığı Sarıkız vs.. komplolarda Silivri’ye
Hasdal’a alınan “asker”lerin çıktıktan sonra; İşçi Partisi iken bir anda Vatan
Partisi olarak adı değiştirilen oluşumun etrafında bal peteğine üşüşmüş arılar
misali “üşüşmeleri” ve yıllardır ekmeğini yiyip suyunu içtikleri TSK’yı yani
bizim Metehan’dan bu yana binlerce yıllık ordumuzu bir anda tu kaka ilan
edercesine açıklamalar yapmalarına da yüreklerimiz dayanmıyor ve canlarımızı
acıtıyor bu durum. Ey Silivri mağduru askerler. Nasıl bir tuzağa düşürüldünüz
bilmem. Ama ben size inanmıyorum artık… Hele sarfettiğiniz sözler rüzgâr gibi kimlere
hizmet ettiği kendinden menkul Perinçek’in yamacından esince, beni hiç
bağlamıyor. Bu milleti de bağlamaz bundan emin olun. Ve içimden buna içten içe
seviniyor olduğunuzu ummaktayım (nedense).
Bir dünya savaşı başladı bilmem farkında mısınız? Evet 3.
Dünya Paylaşım Savaşıdır Ön Asya’da olup bitenler. Ama artık savaşların şekli
değişti. Ekonomik sebepler ortaya seriliyor ve değişen durumlara göre
sömürgecilerin beslediği terör gruplarıyla gözlerini diktikleri ülkelerde
şiddet-medya-siyaset üçgeninde önce kamuoyunda yarattıkları yarı aydını ele
geçiriyorlar. Sonra bizde de gördüğünüz gibi insanlar dut yemiş bülbüle dönüyor
ve olanı biteni onların istediği gibi değerlendirmeye başlıyor.. Barışsa barış
kardeşlikse kardeşlik. Bir hoşgörü bir hoşgörü sormayın gitsin… Medya
sömürgeciler adına büyük bir coşkuyla hangi güzel dileklerden dem vursa (barış,
kardeşlik, demokrasi, özgürlük..) uygulanan ve hayata geçen tam tersi oluyor.
Öyle ki ellerinde barış pankartları taşıyanların aynı yürüyüşte molotof atması
tarzı oksimoronlarla burun buruna kalıyor ve izliyoruz. Bu yalnızca bizde mi
böyle peki? Hayır, elbette değil. Dünyanın her yerinde aynı plan işletiliyor ve
insanlar afiyetle yiyor… Ben Aziz Nesin satkınının düşündüğü gibi bu milletin
aptal olduğunu asla düşünmedim düşünmem. Ben Atatürk gibi düşünmekteyim bizim
milletimiz zekidir. Hele etraf ülkelere bakınca bunu net olarak görürsünüz…
İç siyasetin geldiği son durum oldukça trajiktir. Atatürk’ün
kurduğu parti CHP, PKK’nın aklama organına dönüşmüş, HDP “saygı” duyulan bir
parti, Çinci Perinçek’in partisine eski askerler akın etmiş, dhkp-c mit ve
cemaat elele bir şeyler yapmakta. Buz dağının görünen yüzü deliler ülkesi. Ama bakalım
muhalif(!) Perinçek’in Ulusal Kanal’ına ve ondan da muhalif Halk Tv’ye.. tüm bu
yaşanan siyasi komedya aşırı normal, aşırı gündelik. Siyasi bir dikenli yoldan
geçiliyormuş havaları. Ve her yanımız
doğruymuş da, tek bir günah keçimiz varmış! O da TSK. Evet ordu çok rereröymüş.
Dağları taşları bombalıyormuş, ordu bilmiyormuş ne yaptığını, şuymuş buymuş… Çünkü
siz çok pîr-u paksınız!..
Bu milletin bağrından çıkmış bir ordudur tukaka edilmeye
çabalanan. Ve bağlı bulunduğumuz bir pakt vardır. Buraya kadar olan
bilindiktir. Bizler elbette natoya da avrasyacılığa da, çinciliğe de, şuculuğa
da, buculuğa da karşıyız. Ama ekonomik gerçekler ve sürüklendiğimiz tablo
ortadadır…
Recep Erdoğan hakkında hem de akp’nin en kuvvetli döneminde
kimse gık diyemiyorken Cem Yağcıoğlu 2011 senesinde “bye bye teyyip” diye bir yazı yazmıştı anımsarsınız. Çünkü sürecin
o tarihte başladığını görmüştü, görmüştük. Sömürgecilerin kabuk değiştirme
zamanıydı. Hemen ardından 2013 Gezi olayları patlak vermişti. Artık akp karşıtı
yazma çizme ve konuşma “modası” Halk tv önderliği(!)nde başlamıştı açıktan
açığa. Gazı alan çıkıyordu bu cimcime Ulusal’a ve Halk’a bıcır bıcır akp’ye
veriştiriyordu. Ona veriştiriyor ama, HDP’yi, Vatan Partisi’ni ve CHP’yi Türk
filmlerinin Ayşeciği gibi masum bir ay parçası ilân ediyorlardı canlarım benim!
İşte sayın Yağcıoğlu’nun yarı aydın olarak çizdiği muhalifliğinden şüphe
duymadığımız profilin beynini yiyenler aslında ta kendileridir… Ama benim beyni
yananlardan hâlâ umudum var. (En azından iyi niyetli ve gönlü bu vatandan yana
olanlarından!)
Şimdi dönelim seçim sonuçlarına ve TSK’nın Güney’e ve
Kandil’e gidişine… Biliyorsunuz ki Suriye için teskere geçen yıl çıktı. Bir
ordunun ülke sınırlarının dışına operasyon yapması için MGK toplanması
gerekmiyor muydu? Peki neden TSK bu operasyonu hükümet varken yani teskere
çıktığı zaman değil de, seçimler sonrası bir hükümet boşluğu varken yaptı?
Milli savunma bakanı kim? Dış işleri bakanı kim? Bunlar nerede? Bu nasıl bir
oldu-bittiye getirilmiş operasyondur? Ben tahminimi söylüyorum, bu da tıpkı
diğer darbeler gibi Nato destekli bir askeri darbedir. Ancak Sahipler ve Kanaat
Önderleri -III adlı yazımda (2013-Haziran) Tüm bunları ön görmüş ve sonunda
Türk Ordusu’nun Nato’dan bu yana tarihinde ilk kez Türk Milleti’nden yana tavır
alacağından ve bunun bizim 2. Kurtuluş Savaşımız olaacağından bahsetmiştim…
Savaşın nesnel
sebepleri ve Azerbaycan (Güney ve Kuzey) üzerine…
Yeni duyun-u Umumiye de eskisi gibi yatırımlarımızı nerelere
yapmamız gerektiği konusunda politekonomik ajanlarını kullandı. Ve GAP
bitirilme aşamasına geldi. Öyle ki ufak tefek girişimlerde bulunabilsek
yıllardır bu milletin alın teriyle neredeyse ortaya çıkarılmış olan ve dünya
nüfusunun bilmemkaçta kaçını beslemeye yetecek olan hububatı
yetiştirebileceğimiz Harran’ımıza kavuşacağız. Ama nedir? Buna izin verilmiyor,
borçla borç faizi ödüyoruz, duble yollar yapıyoruz onu yapıyoruz bunu yapıyoruz.
Yetmiyor, nükleer santral projelerine imzalar atıyoruz. Ee? GAP? Boşver onu
diyorlar. Bir yandan da Ceylanpınar dahil, GAP’ı kapsayan ovamız parçık pinçik İsrail’e
satılıyor…
Güney’de durum buyken kuzeyimiz son derece sevindirici bir
gelişmeye gebe… Bu İstanbul-Bakü hızlı tren projesidir. Evet bu proje bizim
modern İpek Yolumuzdur. Katar deyip geçmeyin. Bu proje, mallarını deniz
ticaretiyle bu yoldan taşıyanların ekonomisine darbe indirmek anlamı taşır ve
bu projenin hayata geçmesini istemeyen(!) ülke/ülkeler de kabak gibi açığa
çıkar. Bu proje Türk Dünyası’nın birliğini soydaşlığını ve en önemlisi de
Dil’ini taşır. İşte Sırrı Sakık önderliğinde kurulmaya çabalanan kantonun
hedefi bu katar yolunun geçişini engellemek, buna bir set çekmek amaçlıdır. Ki
pkk demiryolu saldırılarına başlamıştır bile. Anımsarsanız geçenlerde doğu
Anadolu’da Tebriz’e giden trene eylem yapılmıştı. Tebriz’i de kapsayan ve iran
olarak adlanan Güney Azerbaycan’da 35 milyon soydaşımızın yaşadığını söylememe
gerek yok burada sanırım. Bölgede hakim popülasyon Türk unsurudur ki ışidle
körüklenen mezhep tantanası ve sadece mezhepsel çıkışlarıyla “yedi tugay” adı
altında pazarlanan, önceliği Türklük değil mezhep haline getirilen piyonların
hangi korkuyla bölgede kaynatıldığı açıklık kazanıyor… Ve PKK artık yüzünü
Rusya’ya dönmüştür. İşte tam burada Azerbaycan’ın kürt kökenli İlham Aliyev ile
düşürüldüğü ekonomik tuzaktan bahsetmek istiyorum…
Görünürde 8 milyar dolara mal olduğu söylenen 1. Avrupa
Oyunları için 20 milyar dolar harcandığı söyleniyor. Ki bunu gidip gördüm. Rus
mason aristokrasisinin Aliyev’i kabul merasimini andıran 1. Avrupa Oyunları,
bir rüya gibi geldi ama Azerbaycan’daki soydaşlarımızı delerek geçti.
Öngördüğümüz ve daha önce de yazdığımız üzere şu an korkunç boyutlara tırmanan
hayat pahalılığıyla ve büyük bir ekonomik çelişkiyle yüzyüze kalmıştır o
coğrafya. Oyunlar sonrası Rusya güdümündeki Ermenistan, Azerbaycan’a
saldırılarını artırmış, Türkiye’de aynı topraklara talip olan ermeni ve kürdü
şimdilik bir balansta tutmayı sağlamışlardır böylece. Ama biz biliyoruz ki O
topraklar ne ermeni’ye ne de kürde yâr olacaktır. O topraklar bizimdir ve katar
yollarımızı da GAP’ı da kimseye teslim etmeye niyetimiz yoktur.
İşte tam burada 2015 başlarında NEDEN TSK ve AZERBAYCAN
ORDUSU’nun ortak tatbikat yaptıklarını sormadan edemiyor insan!
Avrupa-Rus ittifakı, Amerika Çin ve İsrail… Her birinin
besleyip büyüttüğü piyonları…
Artık savaşlar şahların beslediği piyonlar yani terör
örgütleri.. yani şiddet-medya-siyaset üçgeninde gerçekleşiyor. Yani “ikna”
ediliyoruz bir şeylere! Sakın ha ikna olmayınız!
Çünkü biz kazanacağız!
Sağlıcakla,
Jale ALTUNEL
8 Ağustos 2015 Cumartesi
gökyüzü tulpar sürüsü
Ağustos sıcağında vatan uğruna yanıyor birileri!
Ağustos sıcağında plajlarda serinlerken vatan hainleri...
Ağustos sıcağında plajlarda serinlerken vatan hainleri...
Çalındı değerlerim
Hırsızlandı türkülerim
ermeninin ağzında zavallı sarı gelin!
Halılarım kilimlerim
Renklerim!!!
Üzülme uçmagdaki şehidim,
Üzülme ninnisi oğrulanmış bebeğim,
Tarih de bizim
Yurt da bizim!
Gökyüzü tulpar sürüsü
Tarihimin ve ordumun,
Ölüsü yeter size ölüsü!!!
ermeninin ağzında zavallı sarı gelin!
Halılarım kilimlerim
Renklerim!!!
Üzülme uçmagdaki şehidim,
Üzülme ninnisi oğrulanmış bebeğim,
Tarih de bizim
Yurt da bizim!
Gökyüzü tulpar sürüsü
Tarihimin ve ordumun,
Ölüsü yeter size ölüsü!!!
"gökyüzü tulpar sürüsü"
j.ak
3. Ağustos. 2015
j.ak
3. Ağustos. 2015
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)