24 Kasım 2018 Cumartesi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bakımlı mı bakımlı bir esmer güzeliydi benim ana yarım. Sevgili Gülümser Hanım. Sabun kokan bir teni ve minik esmer ellerinde nar çiçeği ojeleri... Atatürk ve kırmızı beyaz kedi merdivenleri. Milli Bayramlarımız'da tören yürüyüşleri... Dostu Tulpar olsun ilkokul öğretmenimin.

Babam sık sık seferdeydi orta okula geçtiğimde ben. Baba yarılarım oldu o kere. Hüseyin Bey fen ve tabiat bilgisi öğretmenim. Bir gün şöyle bağırdı tüm sınıfın önünde; Filiz Sonay, Jale Ak... Yine ne yapmıştık da bizi tahtaya çağırıyor diye, korka korka çıktık Filiz'le kara tahtaya. Orta bir ve ilk dönemin sonları. "Basketbola ne dersiniz?" diye sordu sırık Filiz'e ve bana. Aynı boyda iki kızdık o sınıfta... Sevinçten gözlerimiz parladı. "Yapabilir miyiz ki" diye sordum. Öğreteceğim dedi. Öğreteceğim... Koltuğunun altına Cumhuriyet Gazetesi'ni sıkıştırarak gelen İngilizce Öğretmenimiz Ali Bey... Şiveli ama tertemiz Türkçesi'yle Mehmet Bey de asla unutamadıklarım arasında.

Derken liseye geçtim. Artık bir basketbolcuydum aynı zamanda. Öğrenmiştim. Öğretmişti yetiştirmişti beni Hüseyin Bey. Memleketin en güzel lisesiydi benim lisem. Herkesinki öyledir zaten de, benimkisi başkaydı. Hele benim öğretmenlerim, bambaşka. Evinin bahçesinde ağırlayan Edebiyat Öğretmenimiz Gülsüm Hanım'dan mı bahsetsem, bana sanat tarihini sevdiren Gönül Hanım'dan mı, yoksa milli bayramlarda giydiği kırmızı beyaz tayyörleriyle sırf ona mahcup olmamak için ders notunu sekizlere dokuzlara çıkarttığım tarih öğretmenim Kâmuran Hanım'dan mı?

Tekin Bey Beden Eğitimi öğretmenimizdi. "Gel bakalım gel AK" dedi. Bedri Bey'e gözüyle beni işaret ederek "Ağabeyinden yeni kurtulduk şimdi de kardeşi geldi" dedi. Bıyık altından gülüyordu:
- "Nereyi kazandı Ağabeyin?"
- "Hava Harp Okulu'nu hocam." 
- "Sen nereyi istiyorsun bakalım?"

Onun beden eğitimi öğretmeni olduğundan ve Gölcük Barbaros Hayrettin Lisesi'nin de bir basketbol takımının varlığından haberim vardı. Hemen atladım:
- "Ben basketbolcu olacağım Hocam!" Kahkaha attı.
- "Bedri bak basketbolcu olacakmış. Olur mu bundan basketbolcu?" Bedri Bey bana baktı, gülüştüler... Tekin Erdem oturduğu masasından ayağa kalkarak yanıma geldi elini omzuma attı. Okul takımı seçmeleri olacağını ve sonra da antrenmanların başlayacağını söyledi...

Ne mi oldum? Sporcu tabii. Spor Akademisi'ne hazırladı beni Tekin Erdem Öğretmenim. Vefat etti baba yarım...

***

Ne çok şey öğrettiler ÖĞRETMENLERİMİZ...
Özveriliydiler. İğneyle kuyu kazmanın ne demek olduğunu ben de bir beden eğitimi öğretmeni olunca anlamıştım. Ne kadar da zordu birine bir şeyler öğretmek. Ne büyük bir emek, ne büyük bir çabaydı.


Kiminden mert olmayı öğrendim, kiminden dostluğu, kiminden mücadele etmeyi, kiminden dürüstlüğü. Yani demem o ki, derslerin dışında bana ne çok şey kattıklarını anlatmakla bitiremem. Şanslı mıydım ne?

Bütün öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum. 
Başta BAŞ ÖĞRETMEN ATAMIZ olmak üzere, naçiz bedenleri O'nun gibi toprak olmuş öğretmenlerime ve eğitip öğretmekten başka derdi olmadığı halde öldürülmüş olan şehit öğretmenlerimize de Tanrı'dan rahmet diliyorum...


ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN.



Jale ALTUNEL 
24. KASIM. 2018

9 Kasım 2018 Cuma

"AZƏRBAYCAN QIZLARI GÖYLƏRİN ULDUZLARI" HAYDİ TÜRK KADINI STADA!

Bu slogan 9 Kasım 2018'de yani bugün Tebriz'de oynanacak olan TRAXTOR adlı Türk takımının maçına giden Traxtor taraftarı gençler tarafından maçın 25. dakikasında seslendirilecek.

İran molla rejiminde bu yıl kadınların stada girmesi konusu geçtiğimiz Haziran'da gündeme gelmişti. Ve molla rejiminin kadınlara getirdiği bu yasaklı durum Dünya Kupası'nda delinmişti. Bu Fars kadınlarının "başarısı" olarak molla rejiminin tarihine geçmiş olsa bile, şimdi İran İslâm Cumhuriyeti Güney Azerbaycanlı Türk Kadınları'nın Traxtor maçlarına girmesine engeller çıkartmaktadır.

Az önce aldığım bir habere göre, Türk Kadını stad yakınına bile yanaştırılmıyormuş.

Oysa Dünya kupasında Azadi Stadyumunda İspanya Maçını dev ekrandan izlemek üzere gelmiş binlerce kişi arasında pek çok Fars kadın vardı... Beş kadın erkek kılığına girerek stada girmeyi başarmıştı. Sonra izin çıktı. Derken o izin "altyapı problemleri" nedeniyle iptal edildi ve bu gelişme üzerine protestolar ve sloganlar arasında bir oturma eylemi başladı. Protestonun videoları sosyal medyada kısa sürede yayıldı ve #Azadi_iptalietiketiyle kısa sürede 2 bine yakın paylaşım yapıldı. İran İçişleri Bakanı Abdurrıza Rahmani Fazli'nin özel talimatı sonrası maçın başlama vuruşundan bir saat önce kadın taraftarların stadyuma girişine izin çıktı. (BBC News 21Haziran.2018)

TÜRK KADINI - FARS KADINI AYRIMCILIĞI

İran'daki Güney Azerbaycan Türkleri her konuda olduğu gibi kadın konusunda da ayrımcılığa maruz kalıyor. Ve bence KADIN konusu bir İslâm Cumhuriyeti olan İran'da en sıkı tutulması gereken "iş"lerin başında gelmekte.

* Çünkü irticai bir karşı-devrimin amacı sakatlanmış bir toplum yaratmaktır.
* Bir toplumu sakatlamanın en güzel yolu tek kanadını kopartmaktır.
* Kadınlar olmadan sadece erkeklerden oluşan bir güruh, değil Millet, bir topluluk olmaktan bile çok çok uzak kalacaktır!


FAKİRE DİN, ZENGİNE "LİBERTE"

Güney Azerbaycan'daki Türkler'in İran Molla rejimine geçişte nasıl bir tarihsel sürece gark olduğu ve yoksullaştırıldığını net olarak biliyoruz.

İran'da Türk nüfusun yoğunluklu olarak yaşadığı Güney Azerbaycan bölgesine on yıllardır ne bir fabrika yapılmıştır, ne de bölgenin gelişimine katkı sağlayacak bir alt yapı hizmeti. Türk'e ait olan bölgede halk, yoksul ve yalnız bırakılma politikalarıyla "kaderine" bırakılmış ve git gide yozlaştırılmış, cahil bırakılmış ve yobazlaştırılmıştır. Fakirlik cahilliği, cehalet yobazlığı tetiklemiştir ki biz buna Türkiye'den de gayet net bir şekilde aşinâyız.

İran'ın zenginlikleri Farslar'ın yoğunluklu olarak yaşadığı şehirlerdedir sözün kısası. Zengin ve nispeten daha eğitimli halk da doğal olarak Farslar'dır İran'da. Zengin Fars Kadınları'nın baş örtülerini saçlarının yarısından çoğu gözükecek şekilde bağlamalarına da son yıllarda hiç ses çıkarılmadığı gelen haberler arasındadır. Yani zenginseniz İran'da hiç bir eli sopalı polisin engeline takılmıyorsunuz. Gerekirse bastırıyorsunuz ceza parasını ya da rüşveti, basıp geçiyorsunuz...

Şimdi bu durumda sınıfsal olarak fakir bir konumda yaşamaya terk edilmiş Güney Azerbaycanlı Türk soydaşlarımızın TRAXTOR maçında yapacakları bu çıkışı ve bu sloganı son derece önemli bulduğumu söylemeliyim.
İran Molla Rejimi'nin bu çifte standartlı yasağı soydaşlarımız tarafından delinirse, bunun devamında bir TÜRK DEVRİMİ kaçınılmazdır.

YANINIZDAYIZ SOYDAŞLAR! BU KONUDA SONUNA KADAR YANINIZDAYIZ! HAYDİ TÜRK KADINI STADA!


Jale ALTUNEL 
9 Kasım. 2018



2 Kasım 2018 Cuma

EMPERYALİZMİN KOLLUK KUVVETLERİ, BEDEL: "YA PARANI YA CANINI!"

Arap Baharı'ndan ve Suriye'ye sıçradığı olgunlaştırma çabalarından beri, bildiğiniz gibi bir 3. Paylaşım Savaşı defakto olarak Ön Asya'yı sarmış durumdadır.

Sahipler ve Kanaat Önderleri 5 (Savaş) adlı 2015'te yazdığım yazımda, savaşın ekonomi-politiğinden ve taşeron terör örgütleri kullanılarak yürütüldüğünden bahsetmiştim. (http://jalealtunel.blogspot.com/…/sahipler-ve-kanaat-onderl… )...

Gelişen ve iyice olgunlaşan durumda Amerika ve Rusya'nın bölgedeki ROK hamlesi her ne kadar dikkatlerden kaçmasa da günübirlik değişim gösteren oligarkların gizli anlaşmaları ve aynı tröstlerin paylaşılacak olan coğrafyalardaki yatırımları gün be gün hesapların değişime uğramasına çanak tutuyor. 1. Paylaşım Savaşı'nda emperyalist ülkelerin aralarında oluşan çelişki, artık uluslararası şirketlerle, o yatırımların bulundukları ve amortisörü olan, bir nevi imza merciindeki devletler arasında oluşmaktadır. 1980 sonrası tüm dünyada gerçekleşen hızlı teknoloji ve neoliberal akımın günümüz paylaşımında emperyalist ülkeleri getirdiği çelişki işte böyle bir değişime uğramıştır.

Sözün bu kısmında size çocukluğumuzda dekman, yakartop ya da çift kale maç yaparken uyguladığımız bir takım kurma "adam seçme" ritüelini anımsatacağım:

"ALDIM VERDİM BEN SENİ YENDİM"

Maça başlamadan önce ayak adımlaması yapılır, kimin ayağı diğerinin üzerine çıkarsa en iyi oynayan adamı ilk o seçerdi.

Savaş dünya üzerindeki en stratejik "oyun"dur.

Bizim gibi gırtlağa kadar borç batağına saplanmış,
Tüm savaş mühimmatını ve silahlarını aldığı ülke/ülkeler belli olan,
Kuzey Atlantik Paktı üyesi (sözde müttefik ama hedefteki ülkelerden biri),
Ülkesinde 15 Amerikan üssü barındıran,(https://burakeklik.wordpress.com/…/turkiyede-kac-tane-abd-…/)
herhangi bir tayakkuz durumunda tarımı bitirildiği için açlığa terk edilebilecek durumdaki bir ülkenin, bu stratejik oyundaki tek çaresi yukarıda bahsettiğim çelişkilerden faydalanmak olacaktır.


Yani 1. Dünya Savaşı'nda ülkeler arası çelişkileri çatır çatır kullanabilmiş ve emperyalizme kafa tutabilmiş Türk Milleti'nin şimdi de uluslararası şirketlerle devletler arasındaki çelişkileri saptaması ve kullanması gerekecek.

Zirveler bitmiyor farkındaysanız. Almanya Fransa Rusya geliyor, İran çağırılmıyor, Bolton Ermenistan'a gidiyor, Rusya'ya gidiyor, onlardan bazı isteklerde bulunuyor, Ermenistan Amerika'dan silah almıyor, Rusya Amerika ile uzun namlulu kısa namlulu pazarlığını kestirip atıyor ve Bolton'la bayağı bayağı sert bir restleşmeleri oluyor.

Bu arada tabii Amerika ve Rusya'nın ermenistan ve Azerbaycan üzerindeki ROK denemeleri de havada kalmış ve dondurulmuş olarak oradan bize bakıyor. Türkiye'nin Azerbaycan'la birlikte geçirdiği hava tatbikatlarını göz önüne alırsak askıdaki ROK'un yanından coğrafyaya tepeden bakma şansımız var.

TAP TANAP ve BAKI TİFLİS KARS DEMİRYOLU son derece stratejik ve önemli, güce nezaret odaklarıdır. Üç güçlü proje ve Dünya'nın bilmem kaçta kaçını doyurabilecek HARRAN ve GAP'ı da yanına koyunca, işte buna nezaret hatta sahiplik etmek isteyen iştahlı gözlerin odağındayızdır. Azerbaycan'daki Hazar Petrollerinden bahsetmeme gerek var mı acaba? Dünyanın en kaliteli petrol havzası sıralamasında üçüncü sıradadır. Tabii her iki ülke de hem Rus hem Amerikan şirketlerinin pek çok ortaklıklarına "mazhar" olmuşlardır bile, o "ayrı" mesele şimdilik.
Nerede kalmıştık? Havada asılı kalmıştık ve coğrafyaya tepeden bakıyorduk.
Emperyalistlerin mezhepsel kızıştırma oyununu sadece islâm âlemi üzerine oynadıklarını sanmıyorsunuzdur umarım. Zira son yıllarda Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz ve Ukrayna'nın "katolik" Batı'dan aldığı arkayla 2004'te yaptığı turuncu devrim sonrası ortodoks Rusya'yla neler yaşadıklarını düşünün. Şimdi aynı Batı, ermenistan'da bir turuncu devrim yaptırdı ve Ön Asya'daki hesaplaşmada ermenistan'ı kullanabilmenin kapılarını açtı. Karabağ ise 27 yıldır ermenistan'ı elde tutmak için Rusya'nın önemli bir kozdur.

Yukarıda bahsettiğim stratejik projelerimiz, Batı'nın Orta Asya'ya tam olarak hakim olabilmesi için son derece önemli noktalardır. Tıpkı eski İpek Yolu'na nezaret gibi. Bu onun günümüz teknolojisine uyarlanmış modifiye olmuş halidir üstelik. Hem daha hızlı hem daha ucuz bir transporting.

Şimdi Amerika'nın doğal müttefiki Suudi Arabistan'dan ve Pakistan'dan da bahsetmek istiyorum. Suudi Arabistan, ülkesini ziyaret eden Pakistan'a 6 milyar dolar borç verdi ve bu borcun karşılığı olarak Yemen'de yürüttüğü savaşa asker yollamasını istedi. Bu on yıllardır Azerbaycan'dan sonra tek dost ülke olan Cive Pakistan ile aramızı açmak üzere oynanmış bir oyun olmakla kalmıyor, savaşta ayrı kutuplarda yer almamıza da bir ön çanak tutuyor. Tıpkı "aldım verdim ben seni yendim"deki gibi, şimdi terör taşeronlara emperyalist kutupların fakir taşeron devletleri de ekleniyor ve sahneye çıkarılıyor.

Kendileri yine savaşmayacaklar. Tıpkı koçu gibi kabadayı gibi fakir devletleri para karşılığı kiralayacaklar. 
Kiralanan bu fakir ülkelerde ise bedeli parayla değil, canıyla ödemek zorunda kalan fakir gençler et topu olarak kullanılacak ve ölecekler.

Ne için? Birileri bu coğrafyanın zenginliklerine iştah kabarttığı için.

Bu tabloya son olarak Türkmenistan'ı katmak istiyorum. Çünkü orada kıtlık türetilmiş durumdadır. Neden türetilmiş diyorum? Çünkü Türkmenistan gaz ve petrol zengini bir ülkedir. Aç falan kalacak bir ülke değil. Peki neden kıtlık var? Çünkü tekelci oligarklar, aracılarla anlaşmalı olarak türetiyorlar kıtlığı. Hedefleri ne diye sorarsanız, yönetimi değiştirmek kuvvetle muhtemel. Orada şimdinin aracıları pozisyonunda stokçuluk edenlerse sovyet zamanından kalma gizli burjuvanın uzantılarıdır. Bunların da çoğunluklu olarak ermenilerden oluştuğu bilgisini öğrendim. Batı kiminle ne oyun kuracağını çok iyi biliyor doğrusu. Türkmenistan'da ermeniler batı için iş başındadırlar tıpkı bir mikser gibi.

Durum da aktörler de 1. Paylaşım Savaşından pek farklı değildir. Sadece perde arkası ve ön saflar değişti. Kamplar şimdilik göstermelik de olsa aynı.


Jale ALTUNEL 
2 Kasım. 2018



1 Kasım 2018 Perşembe

Hazar'ın Ruhu

bütün sokaklarını arşınladım
başka dünyadaki şarkıların.
köşe başlarında solgun sololar,
sekizlik notalarında salıncaklar
ve allegroya döndü bir anda
sonbahar
kelepçelerinden kurtuluyordu
birer birer yapraklar.
ve firar ediyordu fışkırarak
Bakı’nın kara sevdalı aşkı
yer altı zindanlarından
şehvetli, bereketli, doğurgan.
üstelik,
bir kez bile halkını kucaklamadan
hatta sevdiğinin elini bile tutamadan
ilkin beylerin oluyordu ve oluyordu
durmadan.
belki de buydu kim bilir
Vaqıf Mustafazade’yi
Düşünce’ye daldıran.
düşün ki bu allegro hazan
ayırırken etle tırnağı bir taraftan,
Hazar ruhunu üflüyor şimdi
kıpkızıl bir kandan
ve kılıçsız kalkansız düellolardan.
deniz suyuyla temizlenmiş
etlerinden, sülükler
kıyıya çıkıyor yağlı kara ölüler
ellerinde külüngler
sılaya hasret, Güney’den.
Hazar’ın ruhu
İçeri Şehir’e çıkartma yapıyor
ve kapkara güneş gibi, ölü emekçiler.
hazandan geçiyor Hazar’ın kanı
ve kızıla boyuyor
kelepçelerinden kurtulan yaprakları
görüyor musun
Ey sevgili Bakı?
“Hazar’ın ruhu”
j.ak
1. Kasım (Noyabır). 2018