18 Ağustos 2011 Perşembe

DEKMAN!


Taraf olmaktan imtina eden bir sanatçı üzerinde baskı kuran PKK kuyrukçularını izledim bu gece. Sosyal paylaşım sitesinde sosyalistçilik oynuyorlardı ve sanatçı arkadaşımı bir daha kitaplarını okumamakla, kitaplarını bir geceliğine kütüphaneden indirip yere koymakla(!) falan tehtid(?) ediyorlardı. “Sen bu olamazsın” diyordu biri, “Çok şaşkınım çook!”  diyordu öteki...


Siyasal temelsizlikle yaftalanan sanatçı, sonunda PKK terörünü lanetleyen yazısını sayfasından kaldırıp, yeniden koydu yazısının altındaki yorumlar silinip gitsin diye... Çünkü damgalıyorlardı, “faşist”, “ırkçı” oluvermişti bir anda o güzelim “ışık adam”... Çamur at izi kalsıncı bu küstahça linçlere kaç kişi dik durabilir ki, böyle tuhaf bir ortamda?


Yıllarla edinmiş olduğu bir duruş, okuru kucaklayan bir hümanizm ve yirmi beş yıldır bildiğim o çok, pek çok çalışkanlık... İşte bir kaç çapulcu yüzünden avuçlarından kayıyordu tüm bunlar. Hem de bir anda!  Şehitlere üzüldü ve bunu bir yazıyla dile getirdi diye.

İletişimin .okunun çıktığı son yıllarda, özellikle sesini büyük kitlelere duyurabilmiş sanatçıların etrafında toplanan fanatik(!) sevgi yumağı bu tayfa, ne yapıp edip, lâf cımbızlama konusunda da atak davranıp, o kişilerin insani duyarlığını kendi davalarına meze etmekte son derece başarılı bir psikolojik harekâtı gerçekleştirmektedirler.

Yani sözün özü, belli bir kitlesi olan sanatçılarımıza;

“şehitlerin ardından ağlamak ve PKK terörünü lanetlemek YASAK EDİLMİŞ durumdadır”...

***



Hergün şehit haberleri alıyoruz. Bu kızıştırmanın ardından sözde Kandil’in bombalanması ve çocuk kandırır gibi, “ramazanın bitmesi beklenmeden(!)” yapılması, ardından bir kara harekatının da yapılacağının sinyallerinin verilmesi, ister istemez insanın aklına bazı soruları getiriyor. Suriye’nin bölüşülmesinin başlangıç ayağını oluşturan bir tezgâh mı bu, göreceğiz.


Şehit sayısı mıdır Başbakanın tepesinin tasını attıran? Bir iki falan olduğunda bu sayılar, Er Rıfkı Damar tek başına şehit olduğunda tepemizin tası atmıyor da şu kadar sayı olduğunda mı ramazan falan beklemiyor operasyon yapıyoruz? Onu bile haber vererek yapıyoruz hem de... Ki hava(n)da su dövmenin havadan yapılanını izleyeceğimiz de gün gibi aşikârdır.


Sabrı bitmiş başbakanımızın. Yahu nasıl bir söylemdir sabır bitmesi? Sabrın bitmesi için gereken belli bir şehit sayısı eşiği mi var acaba  başbakanda. 15 falan olunca bitmiyor sabır ve daha beklior. Elinde otuz üçlük tesbihi, sabır sabır diyor herhalde. Bir ayda otuz şehit olunca sabır da bitiyor demek ki, o derece. Gerçekten ürperten ve şok eden bir açıklamadır bu. Kepazeliktir! İnsan canından bahsediyoruz yahu, evlât canından bahsediyoruz, bahçemizi gagalayan komşu tavuğundan değil, ya da müziğin sesini açan bir komşudan değil... Sabır ne alakadır!


Suriye’de karışıklık ramazan sonu hasılat toplanması şekline dönüşecek. Kara harekâtının başlama dönemiyle eş zamanlı olacak bu herhalde. Yoksa Amerika durup dururken Türkiye’ye neden Kandil iznini versin ki?

Şu Kandil izni(!) için bir ayda otuz vatan evladı canından ve hayallerinden oldu. 

Şimdi mi yapılır operasyon? On iki terörist etkisiz hale gelir belki. Yani şehitlerimizin kanı yerde kalmamış(!) olur. Sonra peki? Aynı tas aynı hamam. Ama pek tabii Amerika da bu Kandil’e izin jesti ardından Ortadoğu’nun en kahraman jandarmasından bazı ufak tefek fedakârlıkları ister mi ister. E olacak artık o kadar.  Biz de eşek değiliz ya, ufak bir ricanın lâfı bile olmaz diyeceğizdir. Müttefikçilik oyununun son perdesi için sıvanmaz mı bizim müttefikperver hükümet? Sıvanır. Hatta her an sıvanık bekler!


Oysa terörü bitirmek isteyen, bölücülük yapanları siyasetten uzaklaştırır,

Terörü bitirmek isteyen, Kandil’e habersizce gider ve bombalar, biz günler öncesinden bilmek yerine, bir sabah Kandil’i bombaladığımızın haberini duyarız aniden.

Terörü bitirmek isteyen, Güneydoğu’da OHAL ilân eder... Ve daha neler neler yapar herkes biliyor.

Ama tüm bunları yapabilmek için önce kukla olmayan bir hükümet gerek.  Ki o kukla olmayan hükümet varını yoğunu savaş uçaklarımızdaki çipleri etkisiz hale getirebilmenin teknolojisine harcasın... Aksi halde mahalle arasındaki erkek çocuklarının DEKMAN oyunu gibi biz de masuzcuktan gider geliriz Kandil’e...


"Son günlerde sınır ötesi operasyon söylentileri örgüt içinde korkuya neden oldu. Bütün kamplar boşaltıldı"


Deniliyor PKK için. 

Fıratnews sayfasındaysa ANS’den alınan haberde terörislerin hiç bir kaybının olmadığı vurgulanmış. Ne olsaydı ki? 

Bu düpedüz danışıklı dövüştür. Şu kadar şehit verilmiş, haydi bir koşu gidip Kandil’i bombalayalım, haberimizi de verdik nasılolsa, “ey PKK aman ha çekilin oradan çünkü biz bir kaç bombalama yapacağız, Allah korusun bir yerinize bir şey olmasın” havasında bir operasyondur bu. Şehit haberiyle sarsılmış olan halk bu gece rahat uyusun da sahur eda etmek üzere kalktığı zaman, üzüntüsü yüzünden iştahı kaçmasın!


Yahu göz var izan var.Durum ortada işte. PKK’lı terörisler ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyor, dolaştığı da yetmiyor, dayılanıyor, can alıyor pek âlâ. Siyasal uzantıları hergün ayrı tehditler savuruyor ama kimsecikler ilişmiyor… Terörle yıllarca mücadele etmiş olan askerlerimiz durmaksızın tutuklanıyor.  Memleket diyen aydınlarımız tıklım tepiş doldurulmuş mahpus damlarına… Bizim başbakan da otuz üçlük tesbihi elinde, “sabrımız bitti” adlı şarkısını icra ediyor… Gerçekten çok trajikomik şeyler bunlar. Ve artık tirajı da komik. Kimseler rağbet etmiyor artık bu palavralara ki yazarken bile utanıyor insan.


Amerika Kandil iznini vermekle kalmayıp bir de yeni bir bomba  kullanmamıza müsade buyurmuş. Ne müttefik ama! Bu jesti, kara kaşımız kara gözümüz için yapmış olsa gerek. Bu bomba hiç bir şeye benzemiyormuş! Mağaraların içine de tesir ediyormuş. Amerika neredeyse bir ön sevişme safhasındadır ki sonrasından allah bizi korusa bari!


Yazıktır günâhtır… Evlatlarımıza bu oyunun parçası olurken biçilen rol “şehitlik”tir maalesef ve tek gerçeklik budur.

Türk halkıysa APTAL yerine konmaya devam ediliyor.

O aptal yerine konan halkın içinden yetişmiş sanatçılarsa belli saflara çekiliyor. Bu saflaşma Ahmet Kaya’yı anma törenleriyle başladı, sonra “yetmez ama evet” e meze edilen kuşlar öttü, sonra Aynur Doğan’a ağlak ağlak destek vermeye üşüşenler türedi…


Ey hükümete şirin gözüküp bazı organizasyonlarda  kaymak ödenekleri kapma telâşındaki sivri zekâlılar;

Mutlu musunuz?

Kaymak ekstralardan ne haber?

İşler iyi mi bari?

Bak,

Çocuklarımızı yitiriyoruz,

Onlar için yazılacak sözünüz,

Bestelenecek müziğiniz hiç yok mu?

Hiç mi titremiyor içiniz?

Sadece aşk acısını mı bilir o bencil yürekleriniz?

Yoksa yasak mı var size?

Üzülme yasağı yani, şehitlerimize?

Biz mi?

Biz kanmadık, kanıyoruz

Yıkıldık ve yanıyoruz,

Kandil’e gitti ordumuz…

Dekman oynamaya!



Hiç yorum yok :