18 Ağustos 2021 Çarşamba

TEK KANATLA UÇULMAZ

Memleket gerilim filmine dönmüş, yangınlar ve sel felaketleri, bütün ruhsal travmalarımızın üzerine sanki etimizi, canımızı, acıtırcasına memleketin de bedenini acıtmaya devam ederken, üzerine Taliban güzellemeleri işitmek, bu milletin aklıyla alay etmeyi de geçtim, düpedüz aşağılamaktır.

AKP’yi artık anlıyoruz Türk Milleti olarak. Onların Türk Milleti’ne, Atatürk Devrimlerine yaklaşımlarını biliyoruz.

Meselâ Milli Eğitim’den Atatürk Devrimleri’ne bağlı yurttaş yetiştirme kanunu kaldırıldığında,

19 Mayısların stat kutlamaları yasaklandığında,
Cumhuriyet Bayramı kutlamak isteyenlere tomalarla biber gazlarıyla girişildiğinde…

Bunların sosyal medyadaki “modern görünümlü” trollerinin –ki o zamanlar pkk’nın şehir uzantılarıydı bu üniversiteli abiler ablalar,- Van’da deprem oldu şunu kutlamayın, çocuklar ölüyor 23 Nisan kutlamayın türünde dil polisliği yapanlarıyla bile karşılaşmadık mı sanki?
Peki Doğu Perinçek’e ne demeli? Taliban Mustafa Kemal Atatürk gibi bir kurtuluş savaşı veriyormuş.

İlahi Doğu Bey, Mao’ya benzetsenize. Hatta bu benzetmeyi de Çin ve Mao hayranlığınıza binayen diyorum. Mao Zedong’a benzetsenize. Bence kırsaldan gerilla hareketi başlatması olsun Amerika’dan desteklenmesi olsun, biçimsel olarak tıpkısının aynısı. Aa bir de orada çok enteresan bir durum vardı ki, tarih affetsin, kendisi komünist devrimi Amerikan desteğiyle yaparken, burjuva devrimi yapmak isteyen rakibine komünist Stalin yardım ediyordu. Neyse bizim konumuz o değil.

Bizim konumuz ABD’nin ve batı emperyalizminin Ön ve Orta Asya coğrafyalarına ittirdiği siyasal islâm.

E o halde Doğu Bey, neden hem biçim hem içerik olarak İran’a benzetmediniz? O da islami karşı devrimdi Taliban’ın yaptığı da tıpkısı, aynısı. Kurulduğu günden beri ne idiğü belirsiz liderlerin eline gark olmuş sibyan mekteplerinde itinayla yetiştirilmiş kafası sarıklı, dizlerine kadar sakallı adamların Allahaşkınıza nesini benzettiniz Atatürk’e? Baksanıza Mevlüt Bey bile “biz onu demek istemedik” filan minvalinde kıvırmaya başladı, dün öyle dediler, bugün böyle diyorlar ya hani hep? İşte bir günle kaçırdınız Türkiye Cumhuriyetiyle Taliban Afganistanını aynı kefeye koyarak oradan bir kanaat notu almayı.

Türk Milleti olarak, (bakın Millet diyorum ha, ümmet değil) size tavsiyelerimiz olacak.

Önce tarih kitaplarını açın, Kuvva-i Milliye nasıl teşkilatlanmış inceleyin.

Kuvva-i Milliyecilerin eğitim durumlarıyla Taliban’ın eğitim durumunu nerelerde eğitilmişler, inceleyin.

İlerici bir devrimle gerçekleştirilmiş kurtuluşlarla, irticai bir karşı devrim arasındaki farkı, mezmun itibarıyla hedef hitap kitlesi `burjuva` olsa da, bir tutamayacağınızı bilin.

Güya “Emperyalizme karşı direniş gösteren” Taliban kadınların sokağa çıkabileceği iznini mi vermiş Doğu Bey? A aaa tıpkı bizim Kurtuluş Savaşı vallahi. Demek siz sokağa bile çıkması engellenmiş olan bu burkalı kadınlarla,
Kara Fatma’yı, Şerife Bacı’yı, Halide Onbaşı’yı, Halime Çavuş’u, Nezahat Onbaşı’yı Gördesli Makbule’yi ve daha pek çok erkeğiyle omuz omuza o kutlu davada aynı safta yer almış kadınlarımızı, bir tuttunuz ha? E pes! Partinizin kadın kollarına göstermiş olduğunuz önemi görmesek, sizin de Taliban gibi kadını, yani toplumun koskoca diğer kanadını oluşturan yarısını, yok saydığınızı farz edeceğim.

Doğu Bey? Sizce toplumun yarısını yok sayan bir oluşum emperyalizmle gerçekten mücadele edebilir mi? Emperyalizmle mücadele etmek “erkek” işi midir size göre? Bir kuş tek kanadı kopukken uçabilir mi sizce Doğu Bey? Siz buna inanıyor musunuz gerçekten? Meselâ ben asla inanmıyorum. Emperyalizmle mücadele topyekün olur. Yine emperyalizm tarafından, siyasal islam sokuşturularak tek kanadı kopartılmış olan bir ümmet, emperyalizmle mücadele filan edemez.

Bu memleketin milli değerleriyle bu kadara kadar oynanmasını ve Cumhuriyetimiz’in fabrika ayarlarını değiştirme gayretlerinin bu “seviyelere” çıkmasını Puşkin’in `Papaz ve Uşağı` eserindeki papazın esrimelerine benzetiyorum artık:

Papaz uşağıyla bir anlaşma yapar. Ona para vermeyecektir ama uşak her ayın sonu papazın alnının çatısına üç kere fiske vuracaktır. Birinci ay, tık tık tık üç fiske papazın kafasında tıklar. İkinci ay durum dramatikleşir ve papazın kâbusu haline gelir bu alın çatısına vurulan fiskeler. Derken sonra bu fiskeler kâbuslarda öyle bir hal alır ki o üç fiske düşüncesi papazı ölümlerden ölümlere korkulardan korkulara hapseder.

Yahu bu milletten bu kadar korkmayın, biziz biz: Türk Milleti. Bir yere gitmeyeceğiz, buradayız ve Cumhuriyetimize sahip çıkacağız. Bunda bu kadar korkulacak ne var ki? Hep de tekrar edecek fiskelerimiz

Cumhuriyet,
Türk Milleti,
Türk Devrimi, diyee, diyee, diyee, dank ettireceğiz kafalarınıza.
Jale AK
18 Ağustos.2021

11 Ağustos 2021 Çarşamba

Selam olsun La Primavera’ya

 

Gönülsüzdü kadın,

Yine zamanda birgün

Derebeyi vermiş emri ressama

Ortaçağ’ın kara İtalyası’nda

Gönlü olacaktı bir şekilde kadının

Bu evlilik zorla da olsa.

 

Zamanda birgün,

Zamanda o kadın derken,

Çıkageldi ellerinden ressamın

Devasa La Primavera.

 

Kayıp ruhlar sokağının

Akvaryum apartmanında

Ceset gözlü adamlar

Ve satılmış kadınlar mezarlığı var

Botiçelli tablosuna Eros hapsolmuş

Bir bahar akşamı rastlamak,

Hicaz makamına.

Ve memleket skandalları

Sığınmacı sandalları,

Orman vandalları

Hicap makamları.

 

Gönülsüzdü kadın Ortaçağ’da birgün

Derebeyin yeğenine varmaya,

Gönülsüz şimdi Kamları Anadolu’nun

Meze edilen kadınlara ki,

Ruhsuzlar sokağının

Ceset gözlü adamlarına.

Gelenekten racona

Kabadayılıktan mafyaya

Sürüklenirken şirkli akıntıya,

Şarklı şarkılar bile küskün

Selam olsun La Primavera’ya.

 

Derebeyi o çağda

Korudu geleneği

Zamanda birgündü

Ön safta savaşa gitti

Ve bilirdi de bu yüzden,

Ruhuyla sevişmeyi.

 

Zamanda birgün bugün

Akvaryumun tam içi

Ceset yüzlü adamlar

Bilemezler sevmeyi

Hedonistik sofralarda

Kadın ancak et yemeği

Savaşmak bilgelikle

Zaten bir ruh işi

Onu da bilmez

Ruhsuzlar sokağının

Ceset gözlü sakinleri.

 

“Selam olsun La Primavera’ya”

j.ak

11. Ağustos. 2021

 

 

 

 

 

3 Ağustos 2021 Salı

AĞIT

 

Torosların semah dönen şahanı

Kanatlanıp uçmak ister sincabı

Etten duvar örmüş ana kardaşı

Dağlandı da gitti canım yongası.

 

Tahtacı’nın tek geçimi ormanı

Ne güzeldi coğrafyamın Türk yayı

Ağaçlarmış yiğitlerin sırdaşı

Dağlandı da gitti canım neyleyim?

 

Kurtuluşta çobanların ataşı

Barış diye çağlar gülen bakışı

Dumanlanmış şimdi alın yazısı

Aşsız kalmış köylüm, canım yongası.

 

Kimisi hiç sevememiş doğayı

Talan etmiş yoktan yere dünyayı

Nefsin değil bir nefesin mirası

Dağlandı da nefes yerim neyleyim?

 

Gitti gülüm arıların çam balı

Göğe çıktı gelin kızın feryadı

Ölü doğdu ineğimin buzağsı

Dağlandı da gitti canım neyleyim?

 

Duman kaplar gözlerinin ferini

Gerçek acı delip geçer ciğeri

Ateş içi gülüm canlar pazarı

Kıymışlar da vatanıma neyleyim?

 

Gözüm arar devlet uçaklarını

Askerler ve pilot  kucaklarını

Hazar’dan da gardaş yazar destanı

Yanariken yürek, çayı neyleyim?

 

Her yangınla iştahlandı sermaye

İmar geldi ağacımın yerine

Betonlaştı kalbin gibi, coğrafya

Yaban oldun bu doğaya neyleyim?

 

Yeşilde yemiş yok, mavide balık

Bu savaşta yine sahipsiz kaldık

Geçimsiz ve aç kalmakla sınandık

Kara günler geçer canım yongası.

 

Kayıplarım uçmuş kutlu uçmağa

Binmişler de gökyüzünde Tulpara

Dönerlermiş gözlerimin yaşına

Girerlermiş toprağıma neyleyim?

 

Bunca gelen oldu aziz yurduma,

Yurtsuz kaldı semah dönen yiğidim

Köyün yurdun terketmesin Türkmenim

Dağlandı da gitti canım neyleyim?

Küllerinden doğar ezel, ebedim.

 

“Ağıt”

j.ak

3.Ağustos.2021