18 Mart 2019 Pazartesi

BATI EMPERYALİZMİNİN GELDİĞİ YER

Son beş yıldır, tüm dünyadaki "göçmen işçiler" konusuyla ilgileniyorum. Konu elbette son beş yılın konusu değil. Ama Türkiye'de de, 1980 sonrasının ekonomi politikasındaki ibre, liberal kapitalizmi işaret ettiğinden beri, yıl be yıl ekonomide artan kayıt dışılık, özellikle SSCB'nin dağılmasıyla paralel bir seyirde bizim ülkemizde de göçmen işçilerin talep edilmesini beraberinde getirdi.

Önce Rus kadınlarını gördük. Bunlar ekseriyetle seks işçiliği yaptılar. Daha sonra bavul ticareti. 2000'li yıllara gelindiğinde artık sadece Rusya'dan değil, Türkistan'dan da pek çok soydaşımız, kayıt dışı ucuz emeği büyük bir iştahla talep eden küçük ve orta burjuva işletmelerinde ucuz yedek işçi ordusu olarak talep edildi. Ve bu süreci hâlâ hazırda yaşamaktayız.

Avrupa'ya, yani vahşi batıya dönecek olursak, orada II. Dünya Savaşı sonrası artan ucuz yedek işçi ordusu talebi, sanayiiden hizmet sektörüne kadar sür-git bir seyirde devam etmiş, yıldan yıla da, gerek sosyo kültürel, gerek sosyo ekonomik olarak etkileşimi beraberinde getirmiştir.

Bu girişi yapmaktaki amacım sosyo kültürel etkileşimin ekonomiden ayrı düşünülmemesi gerektiğine dair olup, konuyu kendi bakış açımla anlatmak istememdir.

Avrupalı, sömürüyü, işgâli, yok etmeyi, hak ihlâlini ancak kendine mübah görür ve bu yaptıklarına "demokrasi götürüyoruz", "medeniyet götürüyoruz" gibi isimler takar. Ama siz kendi ülkenizi savunduğunuzda bunun adı "barbarlık" olur.

Fransa Cezayir'de iki milyon insanı katletti, Avrupanın pek çok ülkesinden "yeni dünya" coşkusuyla Amerika'ya gidenler oradaki yerli ahaliyi (Kızılderililer'i) katletti. İngilizler Hindistan'a gidip orada milyonları katletti. Ama onlar "medeni", biz "barbar"ız.

Avrupa'ya göçmen işçi olarak gidenlerle Avrupalı arasındaki sosyo kültürel fark, Türkistan'dan Türkiye'ye gelenlerle Türkiye Türkleri arasında yaşanmamaktadır. Dil aynı din aynı ortak geçmiş kadim tarih aynı... Bu anti parantezi asla aklımızdan çıkarmamamız gerek. Çünkü bu büyük bir avantajdır.

TÜKETİM KAPİTALİZMİ ÇARKINDA FAŞİZMİN YÜKSELİŞİ



Avrupalı artık, İkinci paylaşımdan sonraki süreçte arkasını iyiden iyiye sağda solda çıkardığı hibrit savaşlarla ve terörle huzurunu kaçırdığı ülkelerden köle emeğiyle aldığı göçmenlere yaslamış durumdadır. Onlar "beyaz yarı tanrılardır", diğerleriyse onlara hizmet etmekle yükümlü ucuz köleler. Öyle ki Avrupalı hem onların sırtından rahat yaşayacak, hem de onlardan sosyo kültürel manada rahatsızlık duyduğunda, bu "istenmeyen unsurları" rahatça çekip vurabileceklermiş. 15 Mart'ta gerçekleşen Yeni Zelanda saldırısını Avrupa'da kimsecikler ağız dolusu kınayamadı meselâ. Oysa saldırıyı gerçekleştiren İskoçyalı da İngiltere'nin sömürgesidir. Ve Tabii ki Yeni Zelanda ve Avustralya da aynen öyle... Bu arada yeri gelmişken o coğrafyalarda da aborjin yerlileri hunharca katledilmedi mi? Ama neofit saldırgan, kraldan çok kralcı bir eda ile kendini bu beyaz yarı tanrı unsurun canfeşan jandarması olarak görmektedir.

Avrupa emperyasından verdiğim örnekler Rusya için de geçerli. Her ne kadar 1917 devrimini yaşamış olsa da Viking Slav karışığı Ruslar da tüm Türkistan'ı yıllarca sömürmüşler, sırtlarından geçindikleri Türkistanlılar'a ve Kırım Türkleri'ne karşı aynı faşizan baskılarla mukabele etmişlerdir. Saldırganın Sırpça şarkısı, Sırbistan'daki Rusçu faşistlerin TV.'yi basıp Türkler'e kin kusması hiç de tesadüfi değildir. Slav kardeşliğinizi sevsinler sizin.

Türk Milleti Haklı davasını ÇANAKKALE ZAFERİ ile taçlandırmış bir millettir.

Batı tipli bir emperyalizmi ise ne Osmanlı ne de Cumhuriyet sonrasının Türkiyesi benimsemiştir. Terör saldırılarında da Türkler'e ait bir imza görülmez. Vur kaç taktiğiyle değil, düzenli ordusuyla, hayvan gibi kaslı kaslı değil, 13 yaşındaki evlâtlarımızla yendik!

Gerekirse tekrar aynı yenilgiyi batının kendi eliyle yaratmış olduğu bu tuh hastalarına yaşatırız...
ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİMİZ KUTLU OLSUN!

Jale ALTUNEL 
18. Mart. 2019



13 Mart 2019 Çarşamba

st. Petersburg'da tekila içmek

yapraklar gibi dökülmüştü insanlar sokaklara
bir başka dünya sloganlarıyla
toprakta cemleşti ağaçtan gelen kimya
yol vardı yoldaşlarıyla
ve yolda,
yolsuzluk dolu bir coğrafya
yolsuzdu yine,
at binmez kılıç kuşanmaz yoksul
köylü kadın, erkek işçiye
erkek işçi memura kul
coğrafya diyorum, bu coğrafya
tam bir okul
tek bir mezun vermedi
küskün bir yediveren misali
üsküdar'la moskova arası
İstanbul'la Semerkand arası kadar belki
suç ortaklığı yaparken atlar ve kılıçlar
bize nalbantlık düştü
ve nal asmak
şans getirsin diye.

"st. Petersburg'da tekila içmek"
j.ak
13. Mart. 2019