12 Mart 2012 Pazartesi

dün çöküntüsü

yollar düne odaklanır,
geçişleri engelliyor
dar sokakta geniş zaman
bahaneler kaybolmuş kargoda
ağladım bir başıma kahvaltıda.
her patlayan sahte bomba, 
uçurdu bir parçamızı uzaklara
şimdi bir memleket tutsak, 
inerler mi dersin buralara?
sığınak inşaatlarında gözlerim
kirişini kırdı
teke tek yaptığım yüzleşmelerin.
bir tarihin altında mahsur kaldı 
yalnızlık,
ki onunla hep beraberim.


"dün çöküntüsü"
j.ak
12.Mart.2012

8 Mart 2012 Perşembe

hücum faul

hesap kabarık geldi anılardan
cepler delik.
üstelik,
hızını alamamış yağmur
ve zamanın deresi birikmiş kapı önüne
tutkular sahaya terk edildiğinde,
sokaklar çapkın bakiresi
orada duran boş bira kutusunun
sağ ayağı durdurulsun
uçup giden çiğ kokusunun.
tahrip gücü yüksek  
savunma bombasının,
boş kovanında 
işçi arılar,
bir parmak bal çalar
açık sabahlara.
hesap kabarık,
cep delik, cepken delik...
bütün maçlar geceye kaldı
boş sokakların arsalarında
seyircisiz oynandı
formalar kuru
yok yere yaşanıyor
galibiyet coşkusu.
uçup giderken şimdi
güzelim çiğ kokusu...


"hücum faul"
j.ak
8.Mart.2012

5 Mart 2012 Pazartesi

zamanın biri

doksanların sonları
"belki de daha iyi anlıyorlar"dı
ben çekildi içimden
oradan beni, buradan bana 
bende hiç...
vakit tamam toplu taşıma için.
bir başıma yolda gücüm,
gücüme gidişlerde. 
kırmızı başlıklı şiirler ezberlemiş sevişim
infazımı başka zamana ertelemişim,
mekanları üstelik unutmuşum.
güneşlerde kurutma çabası aynılıkları,
oldum olası saçmalıktı
zamanlama nasılolsa, hep yanlıştı.
yağışlar 
ve toz kaymasıyla olmuş meğer, 
görünmez duvarların 
dış cephe sıvası.
en uzun sohbetler, 
en kısa halindeki 
gizli oturumlarında oldu 
o bozuk uykuların. 
ki sen anımsamazsın 
kollarımın kuvvetini
ve bilmezsin de üstelik
omuzlarımın nasıl da aşağı 
iniverdiğini.
centilmenlik dışı bir faul 
hiç işimiz değildi,
ama göremedin yine de sahaya atılan 
o yabancı maddeleri
ki boşver...

"zamanın biri"
j.ak
5.Mart.2012

1 Mart 2012 Perşembe

DEĞİRMENDEREM

yeten yıllarmış yetmişler dedim, güldük
dümdüz bir yol ve iki yüz elli gram ayçekirdeği
henüz tuzu gözlerimizde yokken hani
her çakıl taşı ayağın deymediği 
ve gözden kaçan her bir körfez esintisi
ayraç yerine konan keşifleri
kiraz güzeli kızların.
bedenler şimdi hicaz taksimler mağduru, 
birer kap muhallebi yiyeceğiz, 
vanilya yerine gülsuyulu
ne iyi etti bazı dostlar gelmekle,
iletişim araçlarının canları cehenneme.
bulur muyuz dersiniz ararsak, 
sarsak ve umursamaz arşınladığımız sahilin
şimdi olmayan sonunu?
cesaret sözcüğünü kullanmıyorum bile
sardunya mavilerim, kiraz güzellerim
yarınıydık,  dünü olduk değirmendere'nin .
kokusundan tanıdığımız kuşları vardı 
açık uçuk mevsimlerin,
ya da aklımda öyle kaldı
tadını özledim kaşığa çarpıveren lüferlerin...
yüzleri de yüreğimde, sesleri de 
bütün zayilerin
bir ara sesleyin bana unuttuklarımı
yaşlılığıma falan da yormayın gözyaşlarımı.
bir ara anlatın bana dostlarım
bahçelerin yirmi dört saat nöbetteki o ortancalarını
mesela bir `kim` süzüldüğünde yanağımdan 
anımsatın hemen adını...
lodos öyle bir girerdi ki
evlerin ahşap pervazlı camlarından,
saatlerden zifir, 
garnizon sinemasının
son servisinin dönüş sesi, 
rüzgârın geri vokali
ve göğe uzanan kıpkırmızı rafineri,
onun öylesine güzeldi ki o sessiz sesi
yalnızca biz duyardık, öyle değil mi?
anlatın dostlarım
olmayan bir yol yeter mi 
bir kese kağıdı ayçekirdeğine
ve bizim sahil mahcup mudur şimdilerde
karşı sahile gözüktüğü haliyle?


"değirmenderem"
j.ak
1.Mart.2012


"kiraz yürekli, kadın dostlarıma"