26 Ekim 2014 Pazar

ait

Elinde şarap şişesi.
Belediye, 
bedava şarap dağıtıyor sanki
Edebiyatın fukaralıkla imtihanında şarabî mağdur(!) 

Gazdan çok önce, 
yirmi metrekarede açlığa direnen 
onun için hayali bir karakter ki; 
üzerine yazaroğlu yazar...

Sorsan aç da kalmıştır –görece-
Belki bir kaç günlüğüne! çok dokunaklı.
En azından yemeğini sokak kedisiyle paylaşmak: 
vapurdan martıya simit atmak ve
sokakta yaşayan bir garibanın yanına oturup 
muhabbet bağına girmekle, 
eşdeğer romantizmde.

“İnsanlık öldü mü be?”
#direninsanlık!

Onaylanmak önemli zahir!
Onay, 
aidiyeti yanında taşır. 
Ki sorsan hiçbir 'şey’e ait  değil.  
Ki-bir yazıda patlayacak. 
Egoya iyilik. Fanzinhar!

ve parasızlık pornografik, 
parasızlık pornografik!
Yokluksa şiirsel.

"ait"
j.ak
29.Eylül.2013



2 Ekim 2014 Perşembe

Son Çıkış

Süt vermeyen ineği keserler…

Bir arkadaşımla 2010 senesinde yaptığımız bir sohbette işgâl kuvvetlerinin topraklarımızı “postallarıyla çiğneme” tehlikesi var, bölünme ancak o şekilde gerçekleşebilir demiştim. O da bana buna hiç gerek olmadığını, istediklerini nasıl olsa aldıklarını, bizi sağmal inek gibi sağdıklarını, sözünü ettiğim şeye ihtiyaçları olmadığını söylemişti.

Kapitalizm üretmeyen bir toplumda işlerliğini yitirir. Şu an gelinen durum sömürülmekten verilebilecek hiçbir şeyin kalmaması ve sıranın toprak vermeye gelmiş olduğunu işaret ediyor. Kürt realitesi bahane, deli gömleği şahanedir. Yukarıdaki sözü ettiğimde memleket sıcak para bağımlısı haline çoktan gelmişti ve üretime dayalı bütün enstrumanlarımız işlerliğini aynı şekilde kaybetmişti.

AKP hükümetiyle yaşanan II.Lâle Devri’nin son demlerini yaşıyoruz. Saltanatını sürdürmek isteyenlerin memleket üzerine oynadığı oyunun son perdesidir TESKERE.

Bir çok belirsizliği içinde barındıran ve memleketi postallarıyla çiğneyecek askerlerin hangi yabancı ülke/ler’e ait olduğu bile açıklığa kavuşmamış, içinde PKK, HPG ve YPG ile ilgili hiçbir tanımın yapılmadığı, bir ülkenin meclisi önüne asla konamayacak derecede niteliksiz bir belgeye ne hakla ve neye istinaden onay verilebileceği tartışmalı hatta şaibeli, şikelidir. Şikeyi yapan kasti foulleri de görmez nasıl olsa değil mi?

Neler olup bittiğini artık hepimiz görebiliyoruz, en kaba perspektiften en ince detaya. Kimlerin torunları Türk Milleti adına kararlar veriyor, uygulayabiliyor, demokrasi ve özgürlük diye gırtlağı patlayanların gerçek amaçları nedir? Demokrasi tramvayına ne zaman binilir ne zaman inilir –hatta çoktan inildi bile- açık kart oynanıyor her biri artık…

Sorun şimdi ve sonrasında neler olabileceğini görebilmemize dairdir. Borçlandırılma yüzünden elimizden çıkmak durumunda kalan Makedon topraklarında yaşanan sürecin az farklarla aynını yaşamaktayız. Orada da İngilizler Osmanlı’yı borçlandırdıktan sonra çetecileri kışkırtmış, silahlandırmış ve Osmanlı ordusunun bölgeye asker ve mühimmat desteği yapmasına duyun-u umumiye kararlarıyla engel olmuştu. Mühimmatsız ve desteksiz bırakılan Osmanlı Paşaları’nın yaşadıkları, tarihimizde büyük trajedilere sahne olmuştur.

Bugünlerde memleket bir çok tehlikeyle burun buruna. 

Meselâ geçenlerde elime bir broşür geçti. Yahudiliği tebliğ ediyor bu eflâtun renkli minik broşür. Hem de ne zaman yapılıyor bu tebliğ? IŞİD sayesinde(!) İslâm’a karşı başlatılmış olan büyük bir uluslar arası kampanya ile, insanlar gün be gün islâm dininden soğutulurken, uzaklaştırılırken. Broşürde insanlara rahat bir yaşam vaad ediliyor. Ufak örnekler vermek gerekirse, “Tanrı dünyamızı nasıl daha iyi bir hale getirecek?” sorusunun altına “özdeyişler 2:21, 22 ve DANİEL 2:44” referans olarak verilmiş… Örnekleri çoğaltmayacağım. Çünkü her dine saygım var, inançlar üzerine yargıda bulunacak falan da değilim. Ama? Aması var işte.

Karşımızda II. Dünya Savaşı’ndan Aşkenaz Türklerini katlettirerek büyük mağduriyeti yaratmış ve İsrail’i ülke olarak kapatmış bir insan topluluğu var. Şimdi yapılan tebliğin bir parça altını kazıdığımda din değiştirenlere on bin (10.000) TL. verileceği vaatleri de yer alıyormuş. Biz son 12 yılda garibanı fazlasıyla artmış bir ülkeyiz. Memleketin yarısından çoğu açlık sınırında yaşıyor ve bu vaatler karşısında Yehova’ya inanan(!) sayısında ciddi bir artış olacağı aşikârdır. 

Acaba bu islâmdan dönen Türk Yahudiler IŞİD için yeni birer hedef tahtası oluşturuyor olabilirler mi? Şeklindeki sorumu da usülen sormuş olayım bu durumda. Bence olabilir. Almanya’da katledilen insanlar da Hazar Türkleri’ydi sonuçta. Dinleri yahudilikti. Ama biz Hazar Türkleri katledildi diye bağırmadık hiç. Ama Yahudiler katledildi diyerek İsrail’e göz dikenler dünya çapında ağlıyor ve istediklerini de alıyorlardı.

Başından beri BOP’un Kürdistan’la bir ilgisi olmadığını, bunun büyük İsrail ve Ermenistan projesi olduğunu söylemiyor muyuz ve hedefin de Türkiye’nin sadece Doğu ve Güneydoğusu değil, tamamı olduğunu? AKP’nin islâm diniyle alakasının olmadığını, bunların tamamının yapılmak istenenlere birer örtü ve kılıf görevi gördüğünü…

Sanırım dünya üzerindeki en tuhaf din para. Çünkü en inançsızını bile birden bire imana getiriveriyor. Para yeşil sermayeyle AKP yandaşlarının eline geçerek el değiştirdiğinden beri, zengin koca bulmak için türban kuşananlarla doldu memleket. Evlilik programlarına çıkan kadınlardan birini izlemiştim yazın, “evlenince örtünebilirim” diyordu. İlginç.

Işid de tıpkı diğer islâmi terör örgütleri gibi acımasız katillerle dolu bir örgüt. Sureler hakkında “bakara makara” diye alay ederek konuşan AKP’liler bir yandan, sahtece örtünenler, gayet kalbî bir konuyu paraya endeksleyen din esnafları bir yandan ve daha önemlisi eli kanlı terör örgütleri de diğer yandan. 

Tanıdığım insanların en maneviyatı yüksek olanlarında bile bir tiksinti uyandırmış durumdadır bu unsurların tamamı. Bu sadece benim gözlemim tabii. Ama bugünlerde aklımıza mantığımıza ve inançlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor her şeye inat! Eşimizi dostumuzu, komşumuzu bu türden tebliğler konusunda bilgilendirmeliyiz, uyarmalıyız. İsrail bizim topraklarımız üzerinde söz sahibi olabilmek için bir yahudi mağduriyet plânının hazırlığına kalkışmış olabilir ve Türkiye’deki Yahudiler’i katlediyorlar diye dövünebilir yakında.

Yine olabilirlikler üzerinden yürümek istiyorum. Teskere MHP evet derse çıkacak. Ki der diyorum. Bu durumda TSK kendisine denileni mi yapacaktır yoksa kendi halkının yanında mı olacaktır? İşte bu sorunun yanıtı da Bülent Arınç’ın geçenlerde “askeri yargıda idam cezası halen yürürlüktedir” demesinde gizlenmiştir diye düşünüyorum. Arınç’ın bu sözleri Hükümetin TSK’dan ötürü tedirginliğini ortaya koyan önemli bir beyandır bana göre. Kendileri TSK’nın üst rütbeli askerlerden ibaret olmadığının farkındadırlar. Bu sözleriyle Arınç TSK’ya aba altından sopa göstermiştir. Teskere çıkarsa ve TSK içindeki askerlerden hükümet kanadından gelecek emirlerin dışına çıkan olursa idam cezasına çarptırılabileceğini belirtmiştir üstü kapalı.

Ancak yazımın başında da söylediğim gibi borçlandırılmakla elimizdeki tüm işler üretim araçlarımız en önemlisi de yıkıcı kanunlarla tarım ve hayvancılığımız bitirilmiştir. 

En zayıf ve en eli kolu bağlı olduğumuz dönemleri yaşıyoruz bu sancılı yıllarda. Uğur Mumcu nur içinde yatsın, bir kitabı vardı sancılı yıllar diye. Şu yaşadıklarımızı görse nasıl tanımlar nasıl ifade ederdi bu yılları bilmiyorum. 

Memleket niçin bu şekilde üretimsiz bir hale dönüştürülür, neden adeta süt vermez bir inek haline getirilir, cevabı çok açıktır. El koyabilmek için tabii… ve teskere çıkarsa bu milletin tek şansı II. Kurtuluş Savaşı’nı yine yeniden yedi düvele karşı kazanmaktır.

Teskere çıkması olasılığı köprüden önce son çıkış levhasıdır!





1 Ekim 2014 Çarşamba

can yangını

yağmura karışır yakında
o son model telefonun
taksitlerini düşünen adımlar.
adımlarla arşınlanır, çaresiz iş yolları,
ve güz çıkmazında  düş pişirir aş yorgunları.

göz göze gelmeme gayretiyle eğreti,
yağmur değmeyen metrolarında İstanbul’un
üst üste karşılanacak soğuklar yine  
kış güvertesinde, bir Eminönü vapurunun.

kış hiç gitmemişçesine geldi bu yıl, inatçı kara!
ve kapkara ölmüştük Mayıs’tan  Ağustos’a
Kömür olup Soma’da
Cehennem olup Telafer  Kerkük  ve Musul’da!

sınırdaki çirkefi yutkunamamışken daha
kara bir yazı yazdılar ki kapkara,
güz telâşı yeni bir kapı araladı okul masraflarına
dişi olarak bakarmış  mollalar, kız çocuklarımıza!

kendisine değmeyince bu işlerin ucu
hep başkalarına attı kimisi suçu.
kimi sustu, kimi uçtu, kimi uç’tu, uzak,
kimi farketti özgürlük-demokrasi dedikleri  birer tuzak
kana kana içerken kanmanın bedelini,
kimileri öderken anlayacak can yangınıyla bağırarak!..

“can yangını”
j.ak
25.Eylül.2014