15 Ağustos 2018 Çarşamba

BUGÜN 15 AĞUSTOS

BORALTAN KÖPRÜSÜ'NDEKİ FACİANIN 73. YIL DÖNÜMÜ

O tarihte o köprüde ne yaşandığını az çok hepimiz biliyoruz.

Peki ya şimdi ben size, bugünün 2018 Türkiyesi'nde yeni yeni Boraltan Faciaları var desem buna tepkiniz ne olur?

Evet yıl oldu 2018 ve şimdi sırf Azerbaycan'dan değil, eski Sovyet'in yeni Rusya'ya evrildikten sonra "bile", müstemlekesinde olan Türk Yurtları'na bağımsızlıklarından sonra da adeta kendi dayattığı diktatörleri o ülkeleri yönetmesi için atadığını biliyoruz. Üzerlerindeki tahakkumu devam etsin diye...

Türk Yurtlarından ülkemize gelen göçmenlerin tamamı sizce buraya sadece iki lokma ekmek parası kazanmak amaçlı mı geliyorlar dersiniz? Elbette hayır. İstediği kadar işsizlik olsun bir memlekette, insanlar iki lokma aş parasını her yerde kazanırlar.

Özellikle Azerbaycan'dan gelen soydaşlarımız buraya sadece para pul için gelmiyorlar. Türkiye'de "nispeten" var olan özgürlük kırıntıları için bu gelişlerinin pek çoğu.
Şimdi ne alakası var Boraltan'la diyeceksiniz...

Ay olmaz mı alakası. Hem de nasıl var.

Biliyorsunuz bu "Türkçülük" denen mevzu son yılların yükselen trendi oldu. Aman efendim herkes öyle Türkçü öyle Türkçü ki?! O kadar olur. Bir de bu Türkçülüğü hemşolar kullanıyorlar bizim Azerbaycanlı soydaşlarımızı daha güzel sömüre bilsinler diye. Vaziyet gerçekten içler acısı. Hem de öyle Boraltan Köprüsü'ndeki gibi 146 kişi falan değil, yüzlerce binlerce, on binlerce, yüz binlerce Azervaycanlı soydaşımız, bu sözde burjuva Türkçüleri'nin elinde oyuncak edilmiş durumda.

Nasıl mı oyuncak ediliyor? Bunlar Türkçü mürkçü ayaklarıyla vay efendim soydaştır kardeştir muhabbetleriyle çalıştırmak üzere alıyorlar soydaşları, ancak karın tokluğu ve bir kuru yatak verip, maaş günü gelip çattığında bin dereden su getirerek paralarını ödemiyorlar. Ve bu çalışıp çalışıp bir türlü emeğinin karşılığını alamayan soydaşlarımızın nihayetinde Türkiye'den deport olmalarına dek uzanan son derece çirkin, vahşi ve insanlık dışı bir süreci oluşturuyor ki ölmekten beter.

Hey gidinin öyle görünüp böyle davranan kahpeleri... 1941'den beri değişmediniz. Değişmeyeceksiniz...

Jale ALTUNEL 
15 Ağustos. 2018

yazgı - çizgi

gülüş, ağzımızda tatlı bir eskizdi
ve yıl, dokuz yüz seksen
hiç bir sanatçı bir daha
bitiremedi yarım kalan çizgiyi
konuşuyordu artık herkes yazgıyı
ve tanrılar başımızdan eksik etmedi
belayı.
yazar kasadan almaya başladık fişi
ki düşlerimiz birer güneşti,
başka başka galaksilerden,
fişi çekildi, cezir gibi
kabloları dolandı birbirine düşlerimizin
ve kısa devreden çıktı bir yangın.

sonrası malum
yanan hayallerin boş yerine
kaleler örüldü betondan
dışı seni içi beni kavuran
vuruyorlar bazen dışarıdan
ki o an saklanıyor kağıtsız bir göçmen
çalışıyor karın tokluğuna
para bile almadan...
bıraksan,
kendiliğinden çökecek bu köhne
ama geçemiyor kimse
o çarpığı yamamadan
tüketim tanrısına kalp ile iman
dil ile yalan dolan...

ne tatlı bir eskizdi
şu ağzımızın kenarındaki
görenler meselâ öpmeyi isterdi
umudu kesmedim hiç sanattan
her şeyi çizsinler en baştan
dağları dereleri, yaylaları tarlaları
hatta Aslı, mozaik taşlarıyla
mıhlasın gözlerimize
düşlerimizi ve gülüşlerimizi
sarıdan, aldan, mordan.

"yazgı-çizgi"
j.ak
13 Ağustos. 2018

6 Ağustos 2018 Pazartesi

sadizm

kaç çocuk öldü bugün yok yere kim bilir
kaç uyanık maaş ödememek için mobing yapıp kaçırdı işçisini...
kaç siyasetçi oskarlık bir çıkış yaptı yalan dolan
ve kaç anne doyurmadan uyuttu bebeğini
ay bile doğmadan...

diyorlar ki; Tanrıların işi acı çektirmekmiş her daim
fiziksel acı ruhu da yağmalarmış meğer
sağ salim,
içiyorduk o ara ki ben ayık olmayı seçtim,
Ne zaman ne ekmiştik unuttuk diyor sözde alim...

zaman,
sevda türküeri söylemekten vaz geçti
rüzgâr,
kızıla dönmüş yaprağın orgazmını geciktirdi
kızıl acıların tanrısı ilan ediyorum sahte devrimi
sahte bir kadının
sahte çığlığı gibi...

j.ak
"sadizm"
6 Ağustos 2018