30 Eylül 2012 Pazar

neyse ki

rüzgâra aşina kısık gözlerimiz
terk etti çoktandır gölgelerimiz
buralarda dalgalı hâlâ deniz
neyse ki boğulmamıştık henüz
sepetlere doldurulmayı reddetmişiz
satılık değildir ilânını yakamıza takmışız
bedenim karar verir dedi bir dost
kaçta uyanacağıma
ve en engelli yoldur müzik, kendimize varmaya
hep kendiliğindeydi hüzünlerimiz,
belki bu yüzdendi böyleliğimiz
yoklara aşina uzunca bir süredir yüreğimiz
saklandı kim bilir kaç kat derine içimiz
duyulmuyor hiçbir ses ve kendi seslerimiz
neyse ki dip sarhoşuyuz henüz
sırf bu yüzden belki de,
bazı sözleri anlamazdan gelmemiz,
ve uzun hikâyelerin, 
sonunu kestirmemiz.

“neyse ki”
j.ak
30.Eylül.2012


15 Eylül 2012 Cumartesi

kiraz çekirdekleri


bin yıl geçmiş olmalı üzerinden
ama, dün gibi aklımda
pazardan şu kadar kilo satın alınmış
bir kese kâğıdı kirazın hüznü.
ağacımı bırakmıştım orada
ve ışıltısı yakamozların
kalmıştı parmaklarımın
ve saçlarımın arasında.
kulaklarım, duymayan kulaklarım.
tüm sesler peşim sıra düşmüş, düştüğüm o yollara
balık olmayı öğrendiğimde kendi sularımda,
susuz ve çaresizdim ben
İstanbul Kırsalı'nda.
artık kirazlar pazardaki tezgâhtan
ve kulaktan dolma doğruların,
ince ve kırılgan belinde buraların lodosu
dayanıksız bir şemsiyeyi tutarken yüreğim,
ağlarını yakıyordu  üzerinde 15B yazan otobüs, gençliğimin.
ve o kiraz çekirdeklerinin,
çöp kutusuyla buluşma anında –ki her biri basket bu arada-
kararım kesin;
satın aldığımız kirazlar nereninse,
ben onları hiç sevemedim...

"kiraz çekirdekleri"
j.ak
15.Eylül.2012

2 Eylül 2012 Pazar

tek derdimiz düşlerimiz olsa


her zaman oturduğumuz yere girdim, bir spor çantayla
ve tıka basa dolu, ağırdı çanta
...

protesto dönüşü ben önde sen arkada,
koşuyorduk polis korteji arasında
tek derdimiz vapuru kaçırmak olsa
koşmazdık belki
...

iyi gördüm seni, bir ağlama nöbeti sonrası
yemek yediğini söyledin elinde ipekli
kenarları iğne oyalı bir eşarpla...
“bu, tanınmamak için” dedin
“sokağa çıktığımda!”
kimi uykular karadır bilirsin kapkara
keşke dedim, keşke bilip gelseydim yanına
kimi uykular uyanıkken uyunur derdik.
tek derdimiz düşlerimiz olsa,
öyle hızlı yürümezdik!
...

yükü hafiflemiş bir çanta,
kurumuş çoktan içindeki terli forma
sanırım almadım, bıraktım onu orada
çıkarken seninle, sevinçle ve kol kola.
döndün de selâmlaştık mı,
gittin de vedalaştık mı bilemedim.
her iki durumda da çünkü
kavranır eller ve sarılır gözler.

“tek derdimiz düşlerimiz olsa”
j.ak
1.Eylül.2012