18 Haziran 2017 Pazar

ADALET'İN BEDELİ

Memleketin şu halinde kim desteklemez ki Adalet için çıkılan yolları?

Misal ben desteklerim. Adaletin yüzü suyu hürmetine yüz sürerim o yollara hatta.

Ama işte... Ama! 

Benim içim fesat. Olur olmaz birleştiriyorum "muhalif" tv kanallarında çıkıp "özü sözü bir bitirim muhaliflerin" ettiği lafları... Ne diyordu Yılmaz Özdil Halk Arenası'nda? "Akp Mısır'daki darbeden sonra ne kadar yanlış yolda olduğunu fark etmedi, aynı yanlışları sürdürdü." Nirengi noktası olarak Mısır darbesini işaret etmesi manidardır. Hatta Yine "muhalif" kanal Halk Tv'de emekli bir Paşa çıkıp, "Efendim darbe durup dururken yapılmaz, darbe için koşullar hazır hale gelmiştir." diyor.

Ön Asya'da olup bitenlere bakınca Akp'nin Katar kararıyla Trump'a karşı kendi oyununu kurduğu ve İran'ın da bu "yeni oyun"da Erdoğan'ın yanında yer aldığı aşikardır. Yani bu iki ülke liderleri savaşmak istemediklerini dünya kamuoyuna gösterdiler. Katar'a konulan ambargo günü Erdoğan'ın Katar'a asker yollayacağımızı açıklaması ve bunun üzerine İran Dış İşleri Bakanı'nın derhal gerçekleştirmiş olduğu Ankara ziyaretinde neler konuşulmuş olabileceği üzerine, aynı gün yazmış olduğum 13 maddelik bir yazıda iyimser davranıp "iki ülke savaşmamak üzerine karar almış olabilirler mi?diye sormuştum. 4 gün önce başlayan "ADALET YÜRÜYÜŞÜ"ne bakınca, bu düşüncemde haklı olabilme ihtimalim kuvvetlenmiş oldu...

Çünkü amerika B planını devreye sokarak, Türkiye'de de İran'da da, savaş kararı alabilecek liderleri iş başına getirme hazırlığı içine girmiş gibi görünüyor.

Y-chp Türkiye'de darbe şartlarını hazırlayabilecek çapta bir kitleyi yanına çekebilirse - ki vaziyet bunu gösteriyor - silahlı çatışmalara ve hatta çok sayıda yitkilere sebep olabilecek hadiselerle rahatça provoke edilebilir bu "kutlu yürüyüş". 

Sahipler ve Kanaat Önderleri III- adlı 2013'te yazdığım yazımda "Akp'nin gitmesi ve başka bir partinin iş başına gelmesi çözüm müdür?" diye sormuştum. Ve bunun tek başına çözüm olamayacağını eklemiştim!


Demem o ki sivildi kontrollüydü fetöydü derken, şimdi gerçek bir darbe olasılığı son derece tehlikeli sonuçlar doğurabileceği gibi, Türk Milleti'nin bu tehlikeyi görememesi için gerçekten tüm şartlar olgunlaşmıştır. Akp Siyasal İslamcılık ve başkanlık dayatmalarıyla, referandum sonuçlarında yansıtılmadığı halde görüldüğü gibi hatırı sayılır bir çoğunluğun sevgisine ve onayına mazhar olamamıştır. Toplumun her kesimiyle kavgalı, her meslek grubuyla davalı bir duruma sürüklenmiştir. Günün birinde Akp'yi koruyan bir yazı yazacağımı söyleselerdi... Neyse.

Ne diyordum? Akp savaşmama kararı aldı. Amerika'ysa Ön Asya'yı kana bulamak, BOP'u hayata geçirmek, enerji kaynaklarına nezarette aslan payını götürmek ve SAVAŞ TİCARETİ'ni canlandırarak kendi krizini atlatabilmek için, bölgenin iki güçlü ülkesi Türkiye ve İran'ın kapışmasını istemektedir. 

Türkiye'nin içinde bizleri neler bekler? 

Sürekli gelen şehit haberleriyle her gün bizler de ölmekteyiz ya hani? Şehit haberleri bitecektir. Çünkü Amerika, BOP yolunda pkk'yı değil Türkiye'yi kullanmak istemektedir. Verdiği "ağır silahları" kullanabilecek bir devlete ve adam akıllı bir orduya ihtiyacı vardır daha ziyade. Pkk'ya  değil.  Darbeyle beraber Amerika'nın pkk'ya ihtiyacı kalmayacaktır yani ve pkk bitirilecektir. İşi biten örgütleri bir anda imha ediverir çünkü Amerika. Düşledikleri büyük kürdistan'ı da kürtlere bağışlamak ve "al buyur bak cici. Burası artık senin vatanın" demeyecekleri de beş yaş zekada bir çocuğun bile anlayabileceği netliktedir zaten...

Peki Türk Milleti? Halk darbeyi nasıl karşılar?

Akp gitti diye sevinç çığlıkları atılacaktır. Çoğunluk, "haketmişlerdi" diyerek aklamaya çalışacak darbeyi. Laik, "tam bağımsız" bir Türkiye ile "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sloganları atılacak yine çoğunluk tarafından! Birçok gazete manşetleri güya darbeyi desteklemiyormuş gibi, "istemez yan cebime koy" minvalinde manşetler atacaklardır! Üstelik millet olarak askerimizi severiz biz... Bizim sandığımız askerimizi! 

Çoğunluktan biri olduğum için statukoyu oldukça geç sayılabilecek yaşlarımda fark edebilmiştim. Doksanların başlarıydı. Benim "gibi" olmayan birinin uğradığı haksızlığı hiç bir şey olmamışçasına bir fütursuzlukla yok saymış, akşam eve döndüğümdeyse düşünmekten uyuyamamıştım. Kaşınarak ve tuvalete taşınarak sabahı sabah edip, çoğunluk demokrasisi ne demek, çoğulcu demokrasi nedir, o zaman anlam verebilmiştim, neyse...

Hep bir iç karışıklık çıkartılabileceği ve bunun sonucu olarak BM güçlerinin Türkiye'yi işgal edebileceğini düşünürdüm. Oysa Kuzey Atlantik Paktı müttefiki bir orduyla, bu güçlerin girip 100 yıl önceki tarihi karelerde olduğu gibi bizi işgal etmesine pek de ihtiyacımız olmamıştır 47'den beri...

Şimdi tekrar ediyorum ADALET herkese lazım da Kemal Bey, yürüdüğünüz o yollarda taban sıcaklığınız bize ne pişiriyor, neleri hazırlıyor? 

Adalet için yürüyüşü destekliyorum ama her şeye rağmen değil.

Ayrıca askerimi de çok severim. Ama düşünebiliyor musunuz nasıl bir ikilemdeyiz? Ya yola Akp ile devam edip siyasal İslam diktatörlüğünde boğulacağız, ya Laik Cumhuriyet'le Ön Asya'yı cehenneme çevirecek olan Amerika'nın koç başı edileceğiz.

Söz konusu Akp'den kurtulmak bile olsa DARBEYE HAYIR!
ADALET'in bedeli darbe olmamalı!


Jale ALTUNEL
18 Haziran, 2017










7 Haziran 2017 Çarşamba

SICAK SAVAŞ

Zeytin ekmek yerken ağladım.
Sonra şişenin dibinde kalmış
Zeytinyağına baktım,
Zeytinyağı gibi üste çıkmıştı biri
O sırada...
Harici bir memleketin
Alçak basınçlı semalarından,
Tahrip gücü yüksek, bombalar sallıyordu
Yükseklerden.
BE-DEL-1982 yazıyordu üzerinde bombanın
Ağırdır koşulu bazen insan olmanın
Bir kuşku-savar imha etti onu havada
Ve konuçlanıyorduk önünde topyekün
Zeytin ağaçlarının
Ve siperliyorduk göğsümüzü
Orta yerinde,
Bu sıcak savaşın!
Şimdi bedeli ölümdür belki buralarda,
Vatan savunmanın.

"sıcak savaş"
j.ak
7.Haziran.2017