Netflix
– Dizi - 2021
Yaratıcı:
Hwang Don Hyug
Baş
roller: Jung-jae Lee, Park Hae-so, Heo Sung Tae
Ülke:
Güney Kore
Konusu:
Mali kriz yaşayan ve bir şekilde sistem dışına çıkmış ya da çıkarılmış yüzlerce
insanın akıl almaz paralar teklif edilerek bir “oyun” içine çekilmeleri, ancak
ne var ki oynanacak olan bir dizi çocuk oyununun her biri sonunda, elenenlerin
ölecek olmaları ve bu önemli ayrıntıyı bilmemeleri.
Tüm dünyada izlenme rekorları kıran dizi
filmin çözümlenmesinde, izlememiş olan dostları uyarmalıyım, film ilk sezonun
sonuna kadar anlatılarak analiz edildi.
Sekiz bölümden oluşan birinci sezonun ilk bölümü,
kırmızı ışık yeşil ışık adını
taşıyor. İlk bölümde yoksul insanların hayat mücadelesi karşısındaki
çaresizliği çok çarpıcı görsel anlatımlarla sahneleniyor. Öyle ki, karşılarına
paraya ilişkin sunulan teklif, sonu düşünmeden tüm kurbanları oyunun içine
çekiyor. Başroldeki Lee Jung-jae kumar borçları yüzünden mafyanın eline
düşmüştür ve çok düşünmeden bu gizemli oyunu kabul eder. Tüm kurbanlar toplam
456 kişidir ve kostümlerinin üzerinde numaraları yazılıdır. Oynanacak olan her
oyun, çocuk oyunlarından seçilmiştir. -Çocukluk
çağı oyunları, her insanın hafızasında saflığı barındırır. Hafızanın
derinliklerinde temiz kalmışlığın neredeyse kalesi gibidir o bölüm. Yoksulun elinde
kalan tek değeri, hafızasındaki tek tük çocukluk anıları da böylece kirlenecek
ve canlarıyla beraber zenginlerin eğlence mezesi haline dönüşecektir. İçgüdülerimizin
bile sermaye tarafından reklâmla ele geçirilip güdüldüğü bu sistemde, hafızada
yer eden anıların bile istismarı, kayda değerdir. Değerleri allak bullak eden bu başlangıç
bölümünde, zaten kurbanlar yarı yarıya azalmışlar, birinci oyunu kaybedenler
öldürülmüşlerdir.-
Oyun içinde “asayiş” sağlayanların yüzlerini
kapatan maskelerin üzerinde kare, üçgen ve daire simgelerini görüyoruz.
Aralarındaki hiyerarşi bu simgelerle anlatılmış. Emir veren emri uygulayan ve
ölüleri ortadan kaldıranlar. -Bu
simgelerle Sony’nin ürettiği play station oyununda tanışmıştık. Sembol anlatım,
bize onların da sistemin köleleri olduğunu vurguluyor. Sistem içi köleler,
sistem dışı kurbanları gütmektedir.-
Cehennem,
şemsiyeli adam, takıma sadık kal, adil bir dünya, kanka, vip’ler, gemi aslanı olarak
adlandırılan diğer bölümlerde, oyunun kurallarına ilişkin detaylar dikkat
çekicidir. Oyunu locasından izleyen maskeli VIP’ler için daha cazip hale
getirme amaçlı çoğunluk oylamasına bile rastlıyoruz. Çoğunluk eğer milyonlarca
dolarlık ödülden vazgeçer ve canını kurtarmak isterse, oyun bitecek ve herkes
eski yoksul haline geri dönebilecektir. Öyle de olur. Ancak 001 numaralı ihtiyar
oyuncu 456 numaralı (başrol) oyuncusu da dâhil, vazgeçen herkesi yeniden
kandırmayı başarır ve oyun yeniden sürdürülmeye başlar. Ne pahasına olursa
olsun hırslara yenik düşme ve kazanma hırsı dramatik bir aktarımla antagonist
çelişkileri ortadan kaldırıyor. - Oyun
olgusuna ilişkin kuramcılardan Johan Huizinga’ya değinmek istiyorum. İdealist
bir filozof olan Huizinga, hayvanlardan örnekler vererek, insanların da oyunu
amaçsızca oynadıklarını iddia eder. Kuramını anlattığı kitabı Homo Ludens yani
Oyuncu İnsan, adeta Homo Sapiens’in - Düşünen İnsan’ın ve Homo Faber – Yapıcı
insan karşısına konur bu kitapta. Hayvanlar avlanmaya ve çiftleşmeye ilişkin
içgüdüsel davranışlarını yansıtırlar oysa oyunlarına. Bu durum insanın da en
derin içgüdülerinde yer alır elbette. Ama insan topluluklarına ve oyunlarına
baktığımızda, pagan ayinlerinden tek tanrılı dinlere kadar sergilenen dini ritüeller
olsun, savaşa ve günlük yaşam becerilerine ait olsun, düşünen insana ait
içeriktedir. Savaşa hazırlık, yaşama hazırlık, inanç ve toplumsal yaşamın
bütünleyicisidir. ‘Düşüncesizce’ değildir hiçbiri. Huizinga’nın düşüncesizce
diye değerlendirdiği oyunlarda, mutlanmak, kardeşleşmek topluluğun bir parçası
olmak gibi daha sayabileceğimiz pek çok unsur amaçsallık barındırır.-
Oyuna yeniden dönülmüştür. Herkes yine aynı
numarasıyla, kaybedenlerin öldürülmeleriyle sonuçlanacak olan oyun adasına geri
getirilmiştir. Bu döngüde, oyuncuların tek başlarına olmaktansa takım halinde
daha kuvvetli olacaklarını düşünerek birbirlerine nasıl tutundukları
anlatılıyor ki, oyuncular içinde kaba kuvvetiyle dikkat çeken ve suça meyilli
bir karakter dikkat çekiyor bu kısımda. Çünkü herkes bu mafyatik karakterle
aynı takımda yer almak istiyor. Hiçbir takım tarafından kabul görmeyen bir
kadın oyuncu, topluluğun en zayıf halkasıdır ve en güçlü karakter üzerinde
dişiliğini kullanarak, onunla aynı takımda yer almayı başarıyor. – Suça
meyilli de olsa güçlüden yana tavır alma teması işlenmiş. Makyavelizm’in küçük
topluluğa izdüşümü. Bir anda hapishane anlatımlarında rastladığımız koğuş
ağalığı ve emir komuta zincirine doğal bir geçiş görürüz. Gerilimin çok yükseldiği
bu kısımda oyunun adaletinden dem vurularak “survival of the fitest” (güçlü
olan hayatta kalır) teması anlatılır ki, gerçek yaşamda adeta bir liberal
kapitalizm dayatmasıdır bu.-
Oyun devam ediyordur, bir gece ansızın bir
kışkırtma sonucu, farklı takımların oyuncuları birbirine girer. Kızılca kıyamet
koparken, bir anda ışıklar söndürülür. Karanlık, insanların korku ve panikle
birbirlerine saldırma içgüdülerini ele geçirir ve gece, oyuncuların neredeyse
yarısının daha ölümüyle sonuçlanır. –Anlarız
ki bu kışkırtma da oyunun bir parçasıdır. Sosyal hayatın bire bir kopyasıdır.
Provokasyon sonucu birbiriyle hiçbir düşmanlığı olmayan insanların birbirlerine
nasıl bir anda düşman edildikleri ve ölümüne savaştıkları gösterilmiş.-
Oyun ilerledikçe başkahramanın pek çok tesadüfler
sonucu hayatta kalmasının, 2008 yapımı Slumdog Milyoner filmine bir gönderme,
olduğunu düşünüyorum. Sadece tek kişinin kazanan olması, işin ucunda çok fazla
para olması ve pek çok tesadüfün bir araya gelmesi gibi unsurlarıyla, bu filme
bir selam gönderilmiş. –Bu tesadüfler
zinciri, neoliberal kapitalizmin bir kişiyi nasıl da milyonlar sahibi
yapabildiğini anlatmış. Sadece bir örnek, bir numune üzerinden milyarlarca
insanın kandırılması ve vahşi bir sistemin içine itilmesi daha net
anlatılamazdı.-
İki kişi arasında oynanacağı açıklanan
misket oyunu için, insanlar bireysel olarak takım arkadaşı aramaya koyulurlar.
Herkes yine en güçlüyle takım olma düşüncesindedir. En zayıf halka olan kadın ve
zayıf olduğu her halinden belli olan ihtiyarla kimse eşleşmek istemez.
Yarışmacı sayısı tek sayıdadır ve bir kişi açıkta kalacaktır. Kadın açıkta
kalır. Kafasında simgeler olan silahlı adamlar onu götürürler. 456 numarayla,
ihtiyar 001 numara, takım arkadaşı olurlar. 456 numaralı başkahraman dizinin en
başından beri ihtiyar adama Amca demekte ve onu koruyup kollamaktadır. Bu
koruma ve acıma duygularıyla amcasını yalnız bırakmamış ve ona birlikte
oynamayı teklif etmiştir. –Buradaki
koruma içgüdüsü aslında korunma içgüdüsüyle bir itişme içindedir. Kadına karşı
tüm topluluğun tavrı W. Reich’in Faşizmin Kitle Psikolojisiyle
açıklanabilirken, 456’nın ihtiyarı eş olarak seçmesini, koruma ve korunma
itişmesinde şuura çıkmış bir mantıkta görürüz. Salgında da yaşlılarımızı
korumak için onları yalnızlaştırmıştık, filmde sanki yalnızlaştırmamak
gerektiğine yönelik bir serzeniş sezdim ki, şuur içgüdünün önüne çıkartılmıştı.-
Misket oyununda aynı takımda yer alan iki kişiden kaybeden diğeri
öldürülür. 001 numaralı ihtiyarın gidip gelen aklı yüzünden 456 numaralı oyuncu
oyunu kaybetse bile, ihtiyar ona son misketi verir ve “kanka değil miyiz?” der.
Bir el ateş sesi duyulur…
456 kişiden çok az kişinin kaldığı sondan
ikinci oyunda, yine başkahramanımızın tesadüf eseri seçtiği son numara, aslında
onu sonunculuğun avantajıyla kurtaracaktır. Üç kişi kalmışlardır artık. -Burada Huizinga’ya dönmek istiyorum. Oyuncuları
tanımlarken, oyun içinde kuralları ihlâl eden etik dışı davrananı ‘mızıkçı’
olarak adlandırırken, oyunu tamamen bırakıp gidene ‘oyunbozan’ der.- Üç
kişiden biri başkahramanımızdır. Biri onun mahallesinden, küçükken squid game’i
(kalamar oyununu) birlikte oynadığı biridir. Fakat bu adam sistemin
“doğrularıyla” yetişmiş, iyi üniversitelerde okumuş bir beyaz yakalıdır. Büyük
paralar kaybetmiş, diğerleri gibi avare olmayan bir karakterdir.
Başkahramanımız ne kadar tesadüf bir biçimde sona kalmışsa, bu karakter bir o
kadar mızıkçılıkla ve etik dışı davranışlarıyla sağ kalabilmiştir. Üçüncü kişi
bir kadındır. Oyundaki ilerleyişi hep kenarda köşede sinsice takipleri
sayesinde mümkün olabilmiştir. Sistemin köleliğine karşı durmanın yolunu
fırıldakçılıkta bulmuş ama hep eline yüzüne bulaştırdığı için sistemin tipik
bir kaybedeni durumuna düşmüştür. Beyaz yakalı, son oyunda yaralanan kadını
yine etik dışı bir şekilde ölüme terk eder ve final oyununu başkahramanımızla
oynamaya “hak” kazanır.
Finalde iki oyuncu acımasız bir rekabetle
birbirlerine saldırır ve öldürmeye çalışırlar. Beyaz yakalıyla başkahramanımız
arasında son ana dek süren mücadelede nihayet başkahraman yerde canıyla
cebelleşen arkadaşına oyundan çekilme kararını açıklar. Ama beyaz yakalı
elindeki bıçakla dramatik bir şekilde kendini öldürür. –Finalin dramatikliği sistem içi beyaz yakalının diğerine “sen
oyunbozanlık edemezsin, sınıfım gereği burada kararı ben veririm ve mızıkçılık
yaparım” mesajıdır adeta. Oyunu bozmaya yönelik girişimlerin sonuçsuz
kalacağına dair kaderci bir anlatım görüyoruz. Ayrıca Kuzey ve Güney Kore
olarak bölünmeye dek gitmiş olunan iç savaşa (kardeş kavgasına) da göndermelere
tüm sezon boyu ara ara gözümüz ilişiyor. -
Kahramanımız banka hesabında parayı görür
görmesine ama mahalle arkadaşının annesine ve en son ölen kadının küçük
kardeşine verdiği bir bavul paradan başka kendisi için hesabın tek kuruşuna
dokunmaz. Şeker hastası anasını evde ölmüş olarak bulur. Onu ameliyat ettirmeye
yetişememiştir. Tüm bunların üzerinden bir yıl geçer. Bir çağrı alır. Arayan
001 numaradır ve makineye bağlı yaşıyordur. Onun asıl oyun kurucu olduğunu
öğrenir. Oyunun içinde olmanın izlemekten daha eğlenceli olduğunu söyler
ihtiyar ona. Bunu duyunca daha da yıkılır kahramanımız. Son kez bir iddiaya
girerler. Binanın altında duran ve donarak ölmek üzere olan adama biri gelip
yardım eder ve onu kurtarırsa kahramanımız ihtiyarı öldürecektir. Tersi olursa
ihtiyar onu… Saatler geçer, aşağıdaki adamı kurtarmak için bir araba durur.
Başkahraman ihtiyarı öldürmek için hamle ettiğinde bakar ki ihtiyar kendi
fişini kendisi çekmiş.
-Oyun kurucuların her tür mızıkçılığı yapma
hakları olduğunu, oyunu bozmanınsa imkânsızlığını izlediğimiz bu sekiz bölümlük
serinin ikinci sezonu olacak mı bilmiyorum. Ama başkahraman, küçük kızının
yanına giderken kendisini kandıranın başka kurbanları da kandırmaya çalıştığını
görünce, gitmekten vazgeçip uçağa binmediğine göre, kalıp bu VIP’lerle savaşma
kararı almış olmalı. Saçlarını savaşı sembolize eden kırmızıya boyatmasının da
tesadüf olmadığını düşünüyorum.-
Kaynaklar:
Metin And - Oyun ve Bügü,
Johan Huizinga - Homo Ludens,
W. Reich - Kitle Faşizm Psikolojisi
Jale
AK