6 Kasım 2017 Pazartesi

SİYASET PANAYIRI

Yeni Dünya düzeninde siyaset, ekonomik açmazların ve sınıfsal çelişkilerin yüze çıkmasını engellemek üzerine kurulmuş bir gaz alma aktivitesi haline dönüşmüştür.

Kayıt dışılığın tüm dünyada nasıl bir artış göstermiş olduğuna dair veriler siyaseten nasıl bir aldatmacanın içinde olduğumuzu açıkça gösteriyor ama onun doğru okunması ve değerlendirilmesi, süre giden bu dinamikler çerçevesinde pek de mümkün gözükmüyor.

Sizce tüm dünyada ve Türkiye’de de yükselen bir “trend” haline gelen vatanseverlik, acaba hangi sınıfın çıkarlarını korumakta hiç düşündünüz mü? Ya da bu ikide birde dile dolanacak bir cümle olabilir mi normal şartlarda? Öz vatanını sevmeyen bırakın geçtim insanı herhangi bir canlı var mı? Normal şartlarda bu zaten var olan, hatta güdüsel bir reflekstir.

Şimdi kendini hem yeni, hem de vatansever olarak pazarlayan pek çok oluşum mevcut. Gerek parti bazında gerekse çeşitli örgütler olarak.

1980 darbesinin, Türkiye’de de diğer Ön Asya ülkelerinde planlandığı üzere, etniksel ve mezhepsel bölünmeye çanak tutan bir Amerikan projesi olduğunu artık sağır sultan bile biliyor öyle değil mi? Hal böyle olunca artı değerin üretiminde katkı sağlayan sınıfın bilincini köreltmek iğdiş etmek üzerine bir dizi oyunla karşı karşıya kalınmıştır. Nedir bu bir dizi oyun?

Elbette o oyun sol bilinci ortadan kaldırmak üzerine kuruldu. Kuruldu da, sol bilinci benimsemekle hür iradesini kullanmaya haiz artı değer üreticisi sınıf kayıp mı oldu yani? Buhar olup uçmadı ya bu kitle? Buhar olup uçmadıysa da ülkeye dayatılan ekonomi politikaları yüzünden üretimin yavaşlatılmasına, hatta engellenmesine varan anlaşmalar dayatıldı. Evet, artı değeri üreten kitlemizde korkunç boyutlara varan bir azalmayı yaşadık. Sermayedar, yani burjuva dediğimiz sınıf, hani şu fabrika bacaları tüten logosu olanlar ne yaptılar peki? Anında o tütmekte olan fabrika bacalarını logolarından kaldırmakla işe başladılar. Artı değer üretiminin yavaşladığı ya da bittiği yerde kayıt dışılık başlar diyebilir miyiz? Kısmen deriz. O dönem için kısmen dediğimiz kayıt dışılık şimdi artık ciddi bir kitlenin görmezden gelinmesine sebep oluyor. Hem de göz göre göre.

Sol nereye kayboldu? Ya da soruyu değiştirelim. Sol neye evrildi?

Lafla peynir ekmek gemisinin yürüdüğü Türkiye coğrafyasında bir ezilen sınıf siyaseti yine bu darbeden sonra dillere sıkça pelesenk olmuş bir görüngüdür. İşte bu “ezilen sınıf” üzerine özellikle 80 sonrası o kadar fazla film, müzik, yağlı boya tablo ve roman dalında sanat eseri icra edildi ki, sanırsınız ki memleket kurtuluyor. Ama o da nesi? Bu “ezilmiş sınıf” bir de baktık ki hep Doğu ve Güney Doğu Anadolumuz’un kürt halkıymış. Yani Trakya’da, Ege’de, İç Anadolu’da, hatta büyük şehirlerimizde herkes kestane kebabı patlatıyor ve refah içinde yaşıyor, oralarda kimsecikler ezilmiyor, sadece kürt halkı eziliyormuş gibi, tatlı bir meltem küleği estiriliyor.

Şimdi çıkmış birileri diyor ki, CHP fabrika ayarlarına geri döner “inşallah” da, uç sol oylarını da kendi bünyesine katar. Marjinal (uç) derken hdp’yi kast ediyor yani. Peki, hdp (bölgedeki) sol oyları mı topladı? Yoğ hayır, sol oyları falan toplamadı. Söylemi nedir? Sola dair tek bir söylemini göremediğimiz gibi, bilakis son derece etnik milliyetçi söylemleri olan bir partiyi sol olarak tanımlamak neyin kafasıdır bunu anlamak çok zor. Çünkü hdp’li vekiller de tıpkı diğer vekillerimiz gibi, hatta tüm dünyadaki siyaset esnafları gibi, paralı pullu, kalantor, ensesi kalın toprak ağaları ve kendi şahsi çıkarlarına da yeni gelin güveyini tutar gibi sımsıkı sarılmış, kimselere de bırakmak niyetinde olmayan insanlardan oluşmaktadır. Hiç kimse algı dünyamızda bu ağalar için bir Engels efekti oluşturmaya kalkışmasın çünkü yemiyoruz bunları.

    1)   Üretim bitirilmiş bir durumdaysa
   2)   Kayıt dışılık artmış ve kayıt dışı işçilik almış başını göçmenler ve mülteciler üzerinden yürüyor ve yerli halka da sirayet etmişse,
   3)   Solu temsil ediyormuş görünümündeki partilerin biri etnik milliyetçiliğin, diğeri de sermayenin meraklarına haiz söylemlerdeyse,

Demek ki solun bir yere gittiği yok, sadece hedef hitap kitlesi değişmiş. Solun bugünün koşullarındaki hedef hitap kitlesi artı değeri üreten kayıt dışı işçilerdir. Ama kayıt dışı ekonomiyi sımsıkı tutmuş olan burjuvaya şirin gözükerek, siyasi hâkimiyetlerini devam ettirmek durumunda olan siyasiler asla ama asla bu kitleyi görmeyeceklerdir. Sol ne olmuş bu durumda farkında mısınız? Buhar olup uçmamış da sadece “görünmez” olmuş.

Yeni kurulan parti için de pek çok aynı soruyu sorabiliriz. Mesela aklıma ilk gelen acaba bu adamlar vatanlarını mı kendi çıkarlarını mı seviyorlar?

Siyaset bir panayır, anlatılanlarsa hep masal masal masal…


Jale ALTUNEL
6. Kasım.2017