14 Mart 2015 Cumartesi

ısınmış bir eldir düşüm

bir griye dalarsa sesler
ben orada mi minör halindeyimdir memleketin
güven ki, ne arka koltuktaki emniyet kemeri,
ne hüzmesinde martı çığlıklarıyla bir deniz feneri.

işte o an, 
bir sevginin tortusunda
küçücük bir yaşam formu
ve yalnızca gerçek dışı bir aşkın 
konforudur içim.
hatta, ısınmış bir eldir düşüm 
içinde çapraz ateşlere tutulmuş
gölgesi durur zar-zor ölüşün.

nefret sıkıldı önce,
kurşunu bilmem kaç milimetre
gök eridi sonra üstümüze 
derinden bir maviyle.

oysa noktasızdır bilirsin gidişler
ve ev sahibidir yalnızlık, 
eşik düzler
en sade haldedir şimdi korkak cesaretler,
geçen yüzyılda kaldı belki de, 
bazı güzellikler.

"ısınmış bir eldir düşüm"

j.ak
14 Mart 2015











1 Mart 2015 Pazar

TARİHİN KENDİSİ BİR BÜYÜK KARŞIDEVRİMDİR (Vuqar İmanov)

           
              Tüm dinlerin temel taşları ölüm öğretileridir.

         Ölüm korkusu üzerinde duran öğretileri kapsar din. İnsanı ölümle korkutarak felç edip, hakimiyetin istediği gibi biçiyor. Kısaca din, ölüm öğretisidir.

            Dine göre “ölüm haktır.”

          Tabii ki tüm canlılar gibi insanlar da ölür. Ama bir haldeki insan zaten ölecek, neden diri iken ölümden korkmalıdır? Çünkü dine göre o başka alemde cehenneme düşebilir. Yani burada aslında ince bir nüans var. İnsan sanki ölümün kendisinden değil, ölümden sonraki azaptan korkmalıdır. Malumdur ki bu sadece bir tuzaktır. Çünkü insan bilmediği ve anlamadığı şeyden korkuyor, örneğin çocukluk zamanı karanlıktan… Cehennemi ise ayrıntılarıyla anlatıyorlar, cennetten hiç konuşmuyorum.

          Açıkçası cennet cehennemden daha az korkutucu gelmiyor insanlara böyle bakınca. Demek insan aslında sanki ölümden sonra ne olacağını bilmediğinden değil, ama ölümden sonraki yeri olabilecek cehennemden kokmalıdır. Böylece cennet ve cehennem diyalektiği oluşur. Bu cennet ve cehennem kavramları, yani öbür dünya, bu dünyada bir düzen oluşturuyor. Kimini cennete hurilerin yanına, kiminiyse cehennemde kır gölünde yanmaya gönderiyor.

          Freud’a göre insan ve insanlık sublimativ filogenetik ve ontogenetik evrim yolu geçiriyor ve tüm yol boyu onun içinde Eros’la Tanatos mücadele ediyor.


                                  Eski Yunanlılara göre Eros hayat, Tanatos ise ölüm tanrılarıdır.


          İnsan doğduğu andan, hatta yaşamın ilk zerresi olduğu andan itibaren, ölüme hazırlanıyor… Ölüme hazırlığa yaşam denir… Bu Eros.

          TANATOS bu düzeni yıkmaya çalışıyor, onun amacı insanı huzurlu, gerginliği olmayan bir üye durumuna getirmektir ki bu ölümdür.

          Eros'un önerdiği yaşam yolu gerginlikten geçiyor. Freud'a göre oidipus kompleksi yani oğlan çocuğunun anneye cinsel eğilimi çocuğun geldiği yoldan geri gitme ve olmayan üye durumuna geri dönme isteğidir. Bu Tanatos.

          Kızlarda olan Elektra kompleksinin bağımsız bir izahı yoktur. bu erkek çocuklarda olan kompleksin aksi uygulamasıdır, yani Elektra kompleksi oidipus kompleksinden türemedir. Böylece TANATOS tüm yol boyu insanı olmayan üye durumuna sevk ediyor. Ama Eros buna direniyor.

          Freud Homoseksüelliğin de Oidip ve Elektra komplekslerinden türediğini savunur. Oğlanda oidipus kompleksi ters tezahür ediyor ve oğlan annesini babasından değil, aksine babasını annesinden kıskanıyor.



          Demek Ulu tayfada Ulu babanın cinsel zevki benimsemesinden, onun oğullarının cinsel yaşamdan yoksun olarak düşüncelerini ona karşı birleştirip suikast etmesindən -sublimasiya- (Froyd’a göre genellikle insanlığın gelişiminin esası-cinsel hayattan mahrum etme) ve kadınları kendi aralarında paylaştırmalarından, sonra da bu kardeşler ittifakının, Ulu babanın ölümünü yad etmeyi yasak ettikten ve böylece ilk tabuların kurulmasından bu yana, Tanatos’la Eros savaşır. Hatta Freud'a göre insanın dört ayaktan iki ayağa kalkması da cinsel yaşamda koku duygusunun görüntü duygusuyla karşılaştırılmasından başlar, yani Darwin'in insan ellerinin emek aletlerinden yararlanması için onun iki ayağa kalkması tezini geliştiriyor. Aynı yoldan filogenetik seviyede birey de geçiyor, önce baba yasakları, sonra babaya isyan vb...

                 Tarih boyunca devrim bir dirilme, canlanma ifadesiydi. Diyalektik yenilenme... 

                  Eski ölür yeni ise onun ölümünden yeşerir!
 

       Bu hep böyleydi, ama her defasında karşıdevrim yine galip geliyordu. Çünkü Gidra gibi her devrimden sonra daha da güçleniyordu. Şimdi karşıdevrim kendisinin en yüksek derecesindedir.    
               
               Karşıdevrim; insanlığın, tarihin kendisine dönüşmüştür. 

             Ve son en büyük kurtuluş, belki ancak Tanatos’un yani ölümün kendisiyle mümkün olabilir. Devrim ölümle mücadelede oluşan hayata galip gelir ve insanlar ölüm korkusundan kurtulur.

                                                Markuze’yə göre Freud psikolojisi sosyal psikolojidir…                                                                                                                         
                                           
         


                                                                                                                                                   Vuqar İmanov