Son yüzyılda devletlerin işi, dünya tröstlerinin bürokratik
işleyişlerini düzenlemek ve onların iyiden iyiye vahşileşen kapitalist ekonomik
gidişatlarını sübvanse etmektir.
Seçimler işte bu geçimleri yumuşatır ve o çürümüşlüğü
meşrulaştırır. Halkın büyük katılımıyla…
Meclise erken seçim sonrası girecek olan partileri hepimiz
yakınen biliyoruz. Akp, chp, hdp, mhp. Kürtçü politika izleyen partinin
karşısına görece Türkçü politika izleyen bir parti konulmuş, dinci merkez sağ
partinin karşısına da görece bir merkez sol parti. Durum içler acısı bir
traji-komedidir. Seçeneksizliğin ve “ehven-i şer”in doruğundayız ki hem bölünme
hem de rejim değişikliği tehlikesiyle karşı-karşıyayız.
Yeni kurulacak olan meclisin oy çoğunluğu, başkanlık
sistemine onay verirse, bu karşı devrimin tamamlanması anlamı taşır. Öte yandan
hdp için yine sanatçısının sepetçisinin borusu öttürülmeye başlandı. Efendim
hdp’ye çok haksızlık edilmiş (pkk’ya karşı yapılan operasyonlar kastediliyor) o
yüzden oyunu hdp’ye vermek zorundaymış. Bir gün aynı haksızlık akp’ye veya
mhp’ye yapılsaymış oyunu onlara da verirmiş!
Bu zırvalardan da anlıyoruz ki herdaim olduğu gibi kasap et,
koyun can derdindedir. Ve hdp artık hem açıkça bölücülük ve teröristlik yapacak,
hem de oyları yükselerek iyice legalleştirilecektir.
Bu aşamada başkanlık sisteminin gelmesi, yani anayasamızın
değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan ilk dört maddesinin değiştirilmesi,
yani karşı devrimin tamamlanması ve rejim değişikliği karşısında neler olabilir
sorusu geliyor aklıma.
Bunun iki yanıtı vardır.
Birincisi Kemalist bir Türk Devrimi olur,
İkincisi güya “karşı devrim girişimi”nin önü her zaman olduğu
gibi! nato destekli bir darbeyle alınır!
İkinci seçenek dünya tröstlerinin taleplerine uygun
siyasetteki kabuk değişimini gündeme getirir. Siyasi yasaklılar meclisten
alaşağı edilir, yep-yeni oluşumlar, göz kamaştırıcı yeni yalan dolan
esnaflıkları ve siyasi evlilikler, şunda birleştikçiler, bunda yoldaşızcılar
vs.’ler görürüz… Bu kez darbeyi meşrulaştırmak zor olmayacaktır:
1)“Meclis tarafından bitirilemeyen terörü bitirmek ve
terörist partiyi tasfiye etmek”, (Zamanı geldiğinde küresellerle beraber yine
ondan kullanmak şartıyla tabii.)
2)“karşı devrimin önünü almak”
Bunlar denildiği zaman nasılolsa akan sular duracaktır.
Ama bir de…
Bir de bu yanından bakalım;
Etinden sütünden ve her türlü nimetlerinden fersah-fersah
istifade edilen, gül gibi sömürülüp giden bir memleket değil miyiz? Eh öyleyiz.
Bu halkı bir karşı devrimle kışkırtmanın âlemi var mıdır? “Onlara” göre yoktur.
Ola ki dünyadaki siyasi eğilimlerin bizim gibi ülkeler için (tekrar söylüyorum,
eğer siyasi kadrolar değişmeyecekse) statukodan yana olduklarını görürüz. Ne
şiş yansın ne kebap misali!
Bu durumda seçim sonrası kurulacak olan muhtemel koalisyonun
başkanlık sistemine onay vermesi engellenecektir. Kemalist Devrim tehtidini
göze alamayacaklardır.
Ama bu durum bizi rahatlatır mı? Asla rahatlatmıyor, bilakis
huzursuz ediyor. Çünkü meclis işgâl meclisidir ve hdpkk legalleşmiş bir şekilde
oradadır. Anadil, özerklik ve tam bağımsızlık sürecinde memleketin şımarık
arsız ve yüzsüz veledi olmaya koşulmuştur. Ekonomik gidişatta ise iri
burjuvazinin dünya tröstleriyle beraber “devlet” eliyle ceplerimize sokulmuş
olan o hırsız ellerini ceplerimizden ne kadar da uğraşsak çıkarabilmemiz
olanaksız gözükmektedir.
Kötü ekonomik gidişatın seçim sonrası tablosunda bol miktarda
grevlere ve boykotlara tanık olacağız. Ama bu kuşatılmışlıkta sarı sendikalar
eliyle yapılacak olan bu türden istim ve gaz alma politikaları kimin gazını
alabilir o kısım şaibelidir. Çünkü bu halk aptal değildir!
1 Kasım Azerbaycan’da da seçim günüdür. Öngörüler her ne
kadar bizimkiyle benzerlikler gösteriyor olsa da, hem rejim farklılığı vardır
hem de halkın tutumunu kestirmek güçtür.
Rus etkisinin önüne islam konulacak ve islami etki buradan
oraya sirayet edebilecektir meselâ. Oradan da Ortaasya’ya. Ama sağda solda
tutturulan islâmi rejim mayası Türk coğrafyalarında tutmayacaktır. Ki bunu da
zamanla ve aşama-aşama yaşayarak göreceğiz. İslâmi sürecin tüm despotizmini ve
baskılarını bizim yaşadığımız engebeleriyle yaşayarak öğreneceklerdir.
Bununla beraber, soydaşlarımızın önüne Rus emperyalizmi
karşısına islam dışında bir çıkış sunma zorunluluğumuz gözükmektedir ufukta!
Kendi iç sıkıntılarımızın halli-yolu paralelinde…
Sağlıcakla,
Jale ALTUNEL