Çok uzun zaman önce ele geçirdiler köşe başlarını. Bu hangi parti başa geçerse geçsin bir devlet politikasıydı çünkü. Nasıl ki MEB ele geçirildi ve tarihten diğer derslere "onların" istediği gibi bir müfredata gark olundu, durum sanat sepet işlerinde de aynı garabet silsilesinde bugünlere geldi.
Önce sinemamızı ele geçirdi
yorgolar, artinler, Tiyatrolara sıçradı sonra Türk düşmanlığı. Vodvillerde
izledik Türk'ün aşağılanmasını ve hatta güldük bizi alçaltan sinsi senaryolara.
Sinemada Türk tarihiyle ilgili
filmler hep en düşük bütçelerle en ucuzundan yapıldı. Hatta sonradan bu düşük
bütçeli tarihi filmler "alay konusu" bile oldular. Hepbirlikte
bunlara da güldük tabii.
Git-gide daha da tuttular köşe
başlarını. En güzel mekanlar, en cafcaflı müzikholler pkk'nın şehir uzantılarına ait kürtlerin oldu.
Oldurtuldu.
Artık 90'lara gelindiğinde iş
iyiden iyiye belirginleşmişti. Bir de kafamızı çevirdik ki, bir "kürt
hareketi"dir gidiyor. Hem de yanına en güçlü dava arkadaşı SANAT'ı
almış...
Kürt mağduriyeti üzerine
çevrildi filmler.
Kürt mağduriyeti üzerine
yakıldı türküler.
Rock gitarın solosunda
soslandı kürt ajitasyonu.
Ve fanzinlerde şiir oldu
haymatlos edebiyatı.
Aynı fanzinlerde bayrak vatan
ve millet küfür yağmuruna tutuldu post-modern edebiyatçılar tarafından.
Öyle iyi sanatçılar tanıyorum
ki bu pespayelik karşısında susmayı tercih eden.
Konuşursak diyorlar, çıkacak
yer bulamayız, aç kalırız. Düşünün durumun vahametini...
Bir de yaptıkları yazdıkları
hiç bir halta benzemeyenler vardı 90'larda. Onlar bu hareketten yana tavır
aldıklarında pohpohlandıklarını keşfedenlerdi. Baktılar burada iyi mama var,
aynen o yoldan devam ettiler. Sonra ne mi oldu? Hani kendi yalanına inanma
hastalığı vardırya, işte onlar o hastalığa tutuldular ve onların mevzuları hâlâ
daha kürt mağduriyetidir.
Sözcük algısı neredeyse
değişmiştir Türkiye'de. Hani hep yazılarımda retorik'ten dem vurarak, bir
sözcüğün aklımıza getirdiği fotoğraftan bahsederimya... İşte köy denildiği
zaman artık herkesin aklına doğu ya da güneydoğu anadolu'da bir köy geliyor.
Hey gidi sinema sen nelere kadirsin!
Azınlıklar her daim davalarını
çok kuvvetli bir dayanak olan "sanatla" yürüttüler. Sindiler nüfuz
ettiler içimize. Türk'ün gişelere bıraktığı hasılatla yaptılar hem de bunu.
Ve hep şunu düşünüyorum; bu
memleketin gerçek sanatçısı gerek susarak olsun, gerek emperyalizmin kuyruğuna
payanda olmuşlara el vererek olsun bu topluma ne büyük kötülük ettiğinin
farkına varacak mı bir gün bilmiyorum...
Sağlıkla,
Jale ALTUNEL 10. Eylül. 2015
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder