Türkiye’de spor denince akla futbol, futbol denince de akla parmakla
sayılabilecek sayıda elit futbolcu gelmektedir. Sermayenin uydurduğu bu sahte
ortamda sporcuların örgütlenmesi ise, gereksiz görülmektedir. Oysa trilyonlar
kazanan elit futbolcularla, spor emekçilerinin genelini özleştirmek, sermayenin
sınıf çıkarları gereği ortaya koyduğu bilinçli bir propogandadır. Bu durum spor
ve sporcu gerçeğini yansıtmamaktadır.
Sporcuların gerçek durumundan yola çıkan ve emeğin öncelikli değer
anlayışını benimsemiş, şimdilik bir avuç spor emekçisi sistemden kaynaklanan ve yüzbinlerce spor
emekçisini içine alan spordaki sömürgeye son vermek amacıyla sporda
örgütlenerek Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen)’nı
kurmuşlardır.
Spor Emek Sen’in spora ve sporcuya ilişkin görüşleri ve bu alandaki
mücadele biçimi şöyledir. Günümüzde spor bir oyun değil, sporcular da oyuncu
değildir. Oyun spora bir dizi kural bırakmış, sermaye oyunun kurallarını vahşi
kapitalizmin rekabet ideolojisiyle kuşatıp metalaşan bir spor sektörünü ortaya
çıkarmıştır. Spor çok açıktır ki oyuna dayalı zeminini yitirerek katıksız bir
işe dönüştürülmüştür.
Spor, sosyal alan içinde bir eylem biçimi olarak ele alınmalı, sporcular
da bu sosyal alanın içinde değerlendirilmelidir. Çalışma (emek) ile spor
karşılaştırıldığında sporun bir iş kolu, sporcunun da emekçi olduğu gerçeği
ortaya çıkmaktadır. Oyun, amacı kendinde olan dış bir amaca hizmet etmeyen bir
eylem biçimidir. Çalışma(iş) yaşamımızı devam ettirmek için sürdürülmesi
gereken bir çabadır. Sporcu kesinlikle oyuncu değildir. Spor; sporcunun ekmek
parasını kazandığı ya da kazanabileceği varsayımıyla tüm gününü spora adamak
zorunda bırakıldığı bir eylem biçimidir.
Kısa ve net: Sporcu, mesleği spor
olan kişidir. Sporun kendi kendinin amacı olmadığı, aksine modern üretim
tarzının bir sonucu olduğunu kavramak, bir anlamda sporu kavramak demektir.
Günümüzde sporcu, spor kurumlarında lisanslı spor yaptırılan veya bu iş
yerlerinde çalıştırılan “spor işkolundaki” işçilerdir. İster amatör ister
profesyonel sıfatlı olsun, tüm sporcular aynı işi yapmaktadırlar. Bu nedenle
tüm sporcuların sosyal güvenlik hakları vardır. Ülkemizde profesyonel sıfatlı
sporcular, sigortalı ama sosyal güvencesiz; amatör sıfatlı sporcularsa, hem
sigortasız hem de soayal güvencesiz çalıştırılmaktadır. Ayrıca sporda güvencesiz
çalıştırılan teknik direktör, antrenör, masör, malzemeci, hakem, gözlemci, saha
komiseri, kaloriferci, elektrikçi, sağlıkçı vb. spor emekçileri bulunmaktadır.
Tüm spor emekçileri sosyal güvenlik sistemi içine alınmalıdır.
Durum böyleyken, spor emekçileri düzenin egemenleri tarafından iş
kanununun emekçilere sağladığı olanaklardan bile yoksun bırakılmaktadır. Oysa
ki spor emekçileri çok ağır koşullarda bedensel ve ruhsal olarak yıpratılarak
adeta yarış atına dönüştürülmüştür. Bu nedenle sadece iş kanununun sporculara
uygulanması yeterli değildir.
Kapitalizm insanları daha yüksek kapasitelere yönlendirmektedir. Rekabet
ideolojisi spora da damgasını vurmuştur. Sporcudan bekleneni Modern
Olimpiyatlar’ın kurucusu Baron Coubertin; “Daha hızlı, daha yükseğe ve daha
güçlü” olarak özetlemiştir. İdolleşmiş bir sporcu ya da takım, beklenen
kapasiteyi ortaya koyamadığı anda, spor kamuoyunun tepkisiyle karşılaşmaktadır.
Durum böyle olunca verimliliği ve kapasiteyi artırmaya yönelik çalışmalar,
bilimin de devreye girmesiyle sporda tam gün çalışmayı gerektiren özel uğraş
alanı yaratmıştır. Bu anlayışın içinde sporu zaafla, tereddütle, isteksiz yapmanın
kesinlikle bağdaşır yanı kalmamıştır. Sporda en üst düzeydeki verimlilik, yani
rekor ya da şampiyonluk tek hedeftir. Bu hedef sporcuya ne pahasına olursa
olsun kazanmayı dayatmıştır. Sporcudan bedensel kapasitesini rasyonel ve
temkinli kullanması değil, zorlaması hatta giderek vücudundaki yaşamsal rezerv
kapasitesini devreye sokması istenmektedir. Spor yapmak, toplumsal verimlilik beklentilerine
yanıt verebilmek için, kapasiteyi ve verimliliği en üst düzeye çıkartmak
demektir. Bunun karşılığı ise tam gün mesaisi olarak kabullenilebilir. Spordaki
kapasite ve verimlilik ilkesi, amatör, profesyonel ayrımının aldatıcılığını
ortaya koyar. Bir sporcunun tüm gününü spora verme zorunluluğu maddi desteği
zorunlu kılar. Sporcu masa üstünden destekleniyorsa profesyonel, masa altından
destekleniyorsa gizli profesyoneldir. Amatörlük ve centilmenlik burjuvazi
tarafından tarihe gömülmüştür.
Sözünü ettiğimiz gerçekler doğrultusunda, spor emekçilerine yönelik “özel bir spor iş yasası” çıkartılması
Devrimci Spor Emekçileri Sendikası’nın birinci hedefi ve temel görevidir.
Sendikamız öncelikle “Spor İş”
yasasının çıkartılması için mücadele edecektir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder