“İki lokma bir hırka” islam dininin en güzel öğretilerinden biri bence.
Ama bu söz öbeği birileri para içinde yüzerken diğerlerinin kıta kanaat etmesi anlamına gelmiyor olsa gerek…
Burada kimsenin inancını inançsızlığını ya da vicdanını sorgulayacak değilim. Ola ki son derece mahrem ve boyu aşan bir konu olması yanında saygı gerektirmektedir.
Ancak ne var ki geçen günkü yazımda gayet yozlaştırılmış bir seyirde, toplumun yarısını oluşturan kadın nüfusunun eve kapatılarak atıl hale getirilmesiyle ilgili birkaç satır yazmıştım.
Coğrafi zenginlikleri olan ülkeler potansiyel mazlum ülkelerdir. Sebebi sömürüye açık olmalarıdır. Afrika ve ön Asya dahil orta Asya ve hatta Avustralya açıklarındaki (denizinde petrol olan) ada ülkesinde bile 1950’li yıllardan beri etnik ayrıştırmalar yapılıyorsa varın bu işin büyüklüğünü siz düşünün. Ayrıştırmalar din-mezhep tabanında ya da etnik olarak her yerde karşımıza çıkıyor ve emperyalizmin ulus devletleri parçalayarak emellerine ulaşması yolunda herkese hazırladığı uyguladığı tuzak aynıdır.
Türkiye’de durum bu bakımdan içinden çıkılamaz boyutlara tırmandırılmıştır. Çünkü hem etnik, hem din-mezhep ayrımcılığı coğrafya üzerinde tarihsel öneme sahip.
Sağ ve sol bu ülkede bitti deniliyor. Böyle denme sebebi, sağı ve solu bakış açısı değil ideoloji olarak göstermek ve bu bakış açılarının Türk siyasetinde kimler tarafından nerelere saptırıldığını ört-bas etmektir.
Atatürk’ün ilkelerini bilmeyenimiz yoktur. Ezbere bilir takır takır sayarız değil mi? Ama içerikleri üzerinde durup düşünmek gerek. Halkçılık ve Milliyetçilik birbirinden ayrılmaz iki temel parçadır kanımca. Sol dediğimiz bakış açısı Halkçılıkla, Milliyetçiliği, birbirinden ayırdı. Birbirinden kopardı. Milliyetçiliği sağ bakış açısı gibi gösterdiler. Sağ görüş sermayeden yana olan görüştür. Türkiye’nin bugünkü şartlarında hangi milliyetçi sermayeden yana tavır alabilir bana söyler misiniz? Sermayenin ve halkın olduğu her dönem sağ ve sol olacaktır önce bunu iyice bilmek ve anlamak gerek.
Milliyetçiliğin içine Türk islam sentezi sokularak milliyetçilik deforme edilmiştir. Halkçılığın içine de etnik bölücülük sokularak halkçılık deforme edilmiştir. Bakın memlekette aydınlar katlediliyor. Bahriye Üçok’u, Necip Hablemitoğlu’nu katlederek milliyetçi kanadımız, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’yı katlederek Halkçı kanadımız kırıldı… Uçamaz olduk!.. Bu aydınlar bizim. Hepsi değerli, hepsi önemli şeyler söylediler.
Bize yapılmak istenen açıkça şudur: Sanki halkını düşünen, halkçı olan milliyetçi olamaz, ya da milliyetçi olan, halktan yana tavır alamazmış gibi. Oysa dünya üzerinde hiçbir sol yoktur ki milliyetçi olmasın. Milliyetçilik öncelikle ülke kaynaklarını ve zenginliğini kendi halkının paylaşması demektir. Sömürgecilere, “buyur ben yemiyorum sen ye” demek değil.
Şimdiye bakınca eski milliyetçilerin ”türk islam” sentezi ve (sermayeden yana) sağ görüş tuzaklarından uzaklaşmakta olduklarını, halkçıların da etnikçi siyaset güden tuzaktan uzaklaşarak bu önemli iki grubun birbirleriyle bütünleşmekte olduklarını görüyoruz. Ama sağ ve sol orada duruyor. Yani sermayedar büyük patronlar ve halk…
Atatürk, ilkeleriyle dimdik durmakta. Söylediklerini dosdoğru anlamak bize düşüyor.
Maocu olduk, Stalinist, Leninist, Marksist… Açık pazarlar kuruldu liberal ekonomi modelleri sosyal demokratlık şu bu. Hepsi de ithal malı uygulamalar, düşünce sistemleri. Eh bunlar yapılırken bir de bu memlekette Türkler, yani bizler yaşamıyor muşuz gibi bir hava yaratıldı.
Çünkü bu coğrafyada da, ön Asya’da da, orta Asya’da da emperyalizm için en büyük tehlike Türk unsurudur. Ve dikkat ederseniz kullandıkları yol ve taktik her daim Türk’ü Türk’e kırdırmak olmuştur, hâlâ aynı taktik devam etmektedir. Ve din, elbette ideolojiler üstü bir boyutta ve önemde olduğu için kullanım araçlarından en önemli olanıdır.
Din ekseninde de ideolojide olduğu gibi uçlar yaratılıyor. Ya radikal dindar ya da tam karşıtı ateist olacaksınız… ya nefret duygularıyla beslenmiş bir Türk ya da etnikçi liberal bir sol düşüncede olacaksınız. İşte şu an bütün Türki Cumhuriyetlerde aynı film sahnelenmekte. Üstelik Gök-tengricilik ve Kam yok sayılarak Şamanizm ve Şaman sanki Türk kültüne ait unsurlarmış gibi önemli bir dezenformasyon da yapılarak. Bu dezenformasyon daha çok Türkleri ateizme çekmek isteyen Ruslar tarafından yapılmakta. Bu konuda da ciddi çalışmaları var. Çünkü Göktengricilik ve İslamın örtüşen yanlarının coğrafyadaki Türk çoğunluk tarafından ayrıştırıcı değil, birleştirici bir unsur olduğu, unutturulmak, yozlaştırılmak ve gözlerden kaçırılmak isteniyor. Ki yeni-Avrasyacılığın temelini de bu yönde oluşturmanın peşindeler.
Bir yanda abd ve israil güdümündeki yeni osmanlıcılık, bir yanda rusya güdümündeki yeni avrasyacılık, bir yanda da bizim olan bizden olan ve düşünce sistemi dünya üzerindeki tüm ezilmiş mazlum Türkleri kapsayan Atatürk var yani.
Bizler eleştiriyoruz. Nefret duygularıyla bezenmiş Türkçüleri eleştireceğiz. Tıpkı etnikçi solcuları eleştirdiğimiz gibi. Etnikçi zırvalardan arınmış halkçılarız çünkü ve merhamet duygusu yok edilemeyecek olan Türkleriz. Bu yüzden derdimiz bizi biz olmaktan uzaklaştırmaya çalışanlarla olacak hep.
Sağlıkla…
Jale Altunel
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder