7 Şubat 2015 Cumartesi

KADIN TÜRKÜSÜ ÇALDILAR BOYDAN BOYA


Hiç düşündünüz mü; bu coğrafyada neden “kadın” üzerinden döner siyaset? Kadın üzerinden sinsi bir şekilde algı operasyonları yapılır? Farklı farklı kadın kimlikleri oluşturulmaya çalışılır?

Bu sorunun yanıtını feminizm üzerinden vermeyeceğim. Zira feminizmin de sadece bir tezin antitezi olduğu gerçeği bir yerlerde duruyor. Başka bir yazının konusu olarak.


Türk Kadını’na dayatılan rol modellere bakınca;
Ya Arap kültürüne bezenmiş çarşaflı, sadece gözleri (ya da yüzü) görünen kadın, ya Kürt aşiret kültürüne bezenmiş kadın, ya da batılı, yani “çağdaş” kadın çıkıyor karşımıza.

Bu arada çağdaş’ın sözcük anlamı: Aynı çağda yaşayan, çağcıl demektir.

Rol modeller arasında Türk Kadını’na rastlayamıyoruz. Neden mi? İşte bunun nedeni üzerinedir bu minik anımsatma yazısı.

Her zaman Türk kültünden bahsederken şunu derim, eğer ben Türk olarak doğmayıp bambaşka bir milletten biri olarak doğmuş olsaydım, yine de Türkler’e büyük bir hayranlık duyardım. Çünkü tarihte bilinen ilk ANAERKİL toplum Türk toplumudur.

Toplumları sosyolojik olarak güçsüz kılmanın iki belirgin yolu vardır. Birincisi yarı-yarıya bir popülasyonu oluşturan kadını yok saymak, ikincisi kadının algılarına ataerkilliği sokarak çocuklarını o şekilde yetiştirmesini sağlamak. Geriye ekonomik olarak güçsüz kılmak kalıyor ki dünya tröstleri ve tefecileriyle yapılagelenler zaten ortadadır. Bu şekilde güçsüzleştirilen toplumlar emperyalistler tarafıdan çok daha kolay lokmalar haline dönüştürülürler. Ön Asya coğrafyasında din üzerinden güdülen kadın siyasetinin temelini oluşturan idea da, dünyanın coğrafi zenginlikleri barındıran bölgelerine sunulan ve dayatılan din misyonerliğinin sebebi de aynıdır. Mesela doğalgaz zengini Türkmenistan’ın da aynı tehlikeyle burun buruna olduğunu söyleyebiliriz. İslam orada da bir sömürü aracı olarak kullanılacak, bunun izdüşümünde kadını yine yok sayan sinsi plan devreye sokulacaktır.

1980 darbe sonrası için bir yazımda kürt aşiret kültüründen dem vurmuş ve;

 İbrahim Tatlıses’in beraber olduğu kadınları dövdüğü ve bu kadınların buna rağmen ondan vazgeçmeyip nasıl da kulu kölesi olduğunun bütün boyalı basın ve paparaziler tarafından “aşk” adı altında pazarlandığını yaşı tutan herkes acı bir tebessümle anımsar... “Aşk” adı altında pazarlanan, aşiret düzeninde kadına biçilen değerin meşrulaştırılmasıydı oysa. “Tamam da kardeşim bunun aşkla falan alakası yok” diye başlayan sözleriniz hep ağzınıza tıkılır ve “aşktan anlamayan” ya da “asla yeterince sevemeyecek olan taş kalpli biri” damgası yapıştırılırdı üzerinize. Yine o dönemde birilerinin(!) sanatçı diye üzerimize saldığı zevat aracı edilerek, cehalet kutsanmıştı. Demiştim.

Ya Arap kadınıyız ya kürt, ya da batılı “çağdaş” kadınız yani… Bize her şey dayatıldı. Femen grubu memelerini açtı. Arap kadını camdan baktı, kürt o sırada bacısına yengesine yavşadı, olay duyulmasın diye zavallı kadını öldürdü sonra da. Cezası mı? Yok ceza falan almadı namus cinayeti, töre cinayeti dediler. Yengesi “kuyruk” sallamış.mış…

Orta Asya’da Türk Kadını’nı anlatan yazılı metinleri okuyorum. İnternette bol bulamaç var. Ama işin ilginç tarafı memlekette bir proje partisi olarak peydahlanan partilerin sözde Türkçüleri tarafından Türk islam sentezine kurban gitmiş bir kadındır oralarda anlatılanların bir çoğu. Sadece iffet-namus tabanında işlenmemelidir Türk Kadını. Bu, överek göklere çıkarmanın ardında Araplaşmaya göz kırpan bir kadın olgusu yaratmanın temelini atmak anlamına gelir ki buna karşıyım.

İffet ve namus elbette erkek ve kadın için önemli birer özelliktir. Ancak bir erkeği tanımlarken ilk aklınıza gelen nasıl ki iffet ve namus olmuyorsa, bir toplumun diğer yarısını oluşturan fertleri (kadınları) tanımlarken de konuya buradan girilmesi tuhaftır. Zaten olması gereken özellikler, özellikmiş gibi sayılmazlar çünkü. Ama yozlaşma o kadar ileri bir boyuta taşınmıştır ki yalan söylemiyor olmak bile bir meziyet, özellik haline gelmiştir.

Türk kadını güçlü ve kuvvetlidir. Tek başına kararlar alır, uygular. Sözünü sakınmaz. Erkeğe ne yapması gerektiğini söyler. Savaşırken onun yanında yer alır. İyi ata biner. Çocuklarını en iyi şekilde yetiştirir. İşte bunlar birer özelliktir. Meziyettir. Batılı kadın köle gibi alınıp satılırken, hiç söz söyleme yetkisi yokken, ortaçağ karanlığında sadece kızıl saçlı ve yeşil gözlü diye cadı olarak ilan edilip öldürülürken Türk Kadını bunları yapıyordu. Eşinin yanında savaşıyor, paranın üzerine kağanın önünde katun (hatun) resmi basılıyordu…

                 



Bizler anlamak ve bilmek zorundayız. Bize neden başka kadınlar rol model olarak dayatılıyor?
Neden ya Arap ya da Batılı sözde çağdaş kadın olmamız isteniyor?
Bizler Türk Kadını olmaktan neden alıkonuluyoruz?
Bu soruların tek bir cevabı var. Çünkü güçlü bir toplum olmamız istenmiyor!
Türk kadını silkin ve özüne dön sen olmazsan bu toplum hiçbir varlık gösteremez!



sadece gelmişim, bilmeden
adını ben koymadım attığım çığlıklarımın
büyürken ellerim, saçlarım, yüreğim,
küçüldükçe küçüldü adları,
tüm değerlilerin
ki ben koymadım.
namusun, darağaçlarının, ar ağaçlarının
törelerin, yörelerin, katliamların, savaşların
adlarını ben koymadım.
özgürlüğü özledim durdum,
ve hep peşinden koştum ama
adı vardı yalnızca kitaplarda o da,
ben koymadım.
kaç ağacın hamuruyla
kondu ki benim adım?
bilmiyorum sayamadım,
ki her bir yaprağın kokusunda
kayboldu sözde karanlıklarım.
bir yosun tanıdım, bir deniz, bir gökyüzü,
her bir yaprak,
yakınlaştırırken bana ölümü...
bir zaman tanıdım sonra,
bir de güneş ki, adını ben koymadım.
ben geldiğimde, vardı her biri
gideceğim yeri tarif eder durur kimileri
adını ben koymadım.
kurallar oldum ve kadın
ve anne ve bir çift meme
adını ben koymadım.
oluk oluk din oldu heryer,
kin oldu, öfke, nefret...
adını ben koymadım,
ben koymadım adını!
yürek çarpıntıları oldu sonra içimde
ürkek.
kırıldı can evimdeki
cam, çerçeve,
ağaçların ve yaprakların yalancısıyım
adını ben koymadım aşkın.
ben sadece
bende alıkoydum
en yüce sevdanın adını
dakikada altmış kez
devrim atan bu yüreğe
topyekün doğdum, 
memleket diye...

"adım"
j.ak
11.Nisan.2011

   
KADIN TÜRKÜSÜ ÇALDILAR BOYDAN BOYA /Jale Altunel 06 Şubat.2015








Hiç yorum yok :