4 Haziran 2011 Cumartesi

GÜNEŞİN KARANLIĞI


Haziran güneşi doluyor evlere
damlarda saçaklar sapsarı kuru,
her kapının ardında bin dert kaynıyor
umutlar katık olmuş yanlarına,
göz göz Haziran seğiriyor pencerelerde.
bu ışık, yaşanan kapkaranlık bu sahnede
“güneşli gün tedirginliği”
serpiyor iliklerimize.
milyonlar küskün, milyonlar yoksul ve aç,
milyonlar ıssızken memleketimde
çırılçıplak bir yalnızlığa sımsıkı sarılmış,
Haziran’ın güneşten pençesiyle.
karanlığa sarılmak,
öğrenilmiş çaresizliklere,
yalan denizlerinde,
sarılır gibi yılana, Haziran'da...
gelinlik kızlar,
çıkartmışlarsa yakalarından o martiçkaları
başakların hasatlarına
baskın vermişse şu karanlık eller
aylar, aylar öncesinden,
umutları paramparça edilmişse delikanlıların
hayal balonlarında,
son kez sarılır bu millet yalnızlığa.
ve firkateynlerimin yiğit serdümenleri yanıyorken
Haziran’ın bu karanlık sıcağında damlarda,
can veriyorsa Metin öğretmenler
faşizmin kanlı namlularında
ve sapı samanla karıştırıp
tıkmışlarsa yüzlercesini hücrelere
Türk'ün o ulu destanını çamura bularcasına,
sondur yılanlara sarılmak son.
bir numaraya tıraşlanmış bıyıklı yaşlı adamların
koca elleri uzanmışsa on dördündeki çocuk kızlara,
yolları, suları, toprakları satılmışsa
ebedi mahremim, namusum, memleketimin,
ve artık o nazlı çiçekler açmaz olmuşsa
zehirler akıttığınız topraklarımda,
son kez sarılır son kez, yalanlara
uçsuz bucaksız milyonları halkımın,
son kez sarılır ve son kez çırılçıplak,
yılana sarılır gibi
“sandıklara...” bu karanlık sıcaklarda…

“güneşin karanlığı”
j.ak
04.Haziran.2011


Hiç yorum yok :