10 Kasım 2011 Perşembe

MÜRİTLİK ATFINA DİKİZ!

“Haaa; ‘Tüm fikirlerine katılırım’ demiyorum dikkat et...”

Bu veciz cümleyi kuran kişi hiç önemli değildir aslında.

Uzunca bir zamandır, gazetelerden televizyonlardan ve benzeri yayın organlarından bizlere iletilmek – yedirilmek – istenenlerin alt metnini okumak konusunda adeta bir algı dekoderi geliştirdi beynimiz, bu mevzuyu çarpıtıp sanki bize doğru birşeyler anlatıyormuş gibi görünen bu “kılavuzcu başı” tayfasına karşı...

Bir söz vardır: “Kılavuzu karga olanın burnu .oktan kurtulmazmış.”


İkna, son derece özenli ve hassas mevzu, bir o kadar da psikolojik bir sanattır. Öyle direkt olarak göze sokulmaz. Önce “mış gibi yaparak”  ortam hazırlanır. Kolay değil. Sonra şöyle bir mum ışığı, romantik bir durum... Bir parça duygu sömürüsü ve biraz da dramatizasyon, tamamdır zaten, ver veriştir.


Ancak hep merak etmişimdir;


Atatürk’ü över gibi yapan bu tayfa her defasında konuyu döndürüp dolaştırıp onun tüm fikirlerine katılmamaya getirirler getirmesine de, “hangi fikirlerdir bunlar?” bir onu demezler.

Acaba herbirinin beğenmediği ve katılmadığı fikirler aynıları mıdır? Yoksa farklı farklı fikirlerine takılmışlar ve Gazi Paşa’nın bu tayfa tarafından katılınmayan fikirleri buradan Avrupa yakasına bir üçüncü boğaz köprüsü mü yapar? Bilinmez...

Bu “Atatürk’ün tüm fikirlerine katılırım demiyorum”cu tayfa, bu katılmama halini “efendim çünkü bizler sizin gibi mürit değiliz” saçağının altına sokuverdiler mi? İşte size tadından yenmeyecek lezizlikte bir kıtır atılmıştır... Nedir böylesi bir Atatürk seviciliği’nin alt metni? Okumaya gerek var mı bilmiyorum ama okuyalım;


Eğer sen de mürit değilsen Atatürk’ün tüm fikirlerine katılmak zorunda değilsindir. N’olucaktır canım?! “Sen de benim gibi çık erkek gibi söyle katılmadığın konuları...” 

İşte budur psikoloji zaten. Sırf “evet tabii ya ben mürit değilim” halindeki egolarını ve ruhlarını yelleme telâşına kapılmış, kendine Atatürkçü diyen tayfa tarafından ben eminim ki elli bin çeşit fikrine ve dahi ilkesine burun kıvrılacaktır. (Sırf katılmamak adına)

Çünkü nedir? Onlar mürit değildir...
Vay anasını ne buluş ama! Etkilenmemek elde değil... Andrew Mango halt etmiş. Elin İngiliz’i bile yüzlerce sayfa kıvranmış, sağ gösterip sol vurmak için de... Bizde ne cevherler(!) var ki iki okkalı cümle ile gönül kapılarını aralayıveriyor(?)


Can Dündar’ın Mustafa’sı da böyle bir yozlaşmanın sonucu; “ben yaptım oldu” tarzında gayet saygısızca gayet hadsizce ve bir o kadar da samimiyetten uzak tuhaflıktaydı bana göre... Neye ve hangi akla hizmettir? (Evet bilmiyorum soruyorum...)

***

Sayın Cem Yağcıoğlu, “Türklerle Dans” adlı yazısında Atatürkçülüğü ve Kemalizmi gayet açık ve net bir biçimde ifade ediyor. Sorduğum soruların doğru anlaşılması için dikkatle okunması gereken bir yazıdır.

Bir ideolojinin baş mimarından bahsediyoruz. Yani Mustafa Kemal Atatürk’den.

Atatürk’ün ideolojisinin pratikteki izdüşümü olan Cumhuriyet’e sahip çıkıyor mudur bu tayfa yoksa çıkmıyor mudur?  

Atatürk’ün tüm fikirlerine sahip çıkıyorum diye ben bir “mürit” mi olmuş oluyorum şimdi yani? Bu düşünce ile tüm Kemalistler hedef alınmış olmuyor mu? Ya da bu topraklara en incelikli biçilmiş kıyafet olan “Cumhuriyetimiz”e alternatif olarak düşünülen başka bir yönetim şekli mi vardır Atatürk’ün tüm fikirlerine katılmayan kişilerin aklında? Bunları dikkatlice irdelemek gerektiğini düşünüyorum...

Bunu bir Kemalist olarak “Haaa tüm fikirlerine katılırım demiyorum dikkat et...” diyebilenlere tekrar tekrar soruyorum,

Atatürk’ün fikirleriyle ve hem de “tüm” fikirleriyle vücuda gelmiş olan Cumhuriyet ile bir sorununuz mu var? Yok ise siz de Can Dündar gibi “çok cigara içerdi rahmetli, çocuklara kötü örnek oluyordu” minvalinde bir samimiyetsizlikte, “onun davranış şeklini” “fikirleri” imiş gibi ortaya karışık bir bulamaç mı yapmaya çalışıyorsunuz? Ya tutarsa diye...

Hem de bugün!

Hem de timsah gözyaşları dökerek!

Hem de fütursuzca!

Ben Atatürk İlke ve Devrimleri’ne yürekten bağlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, alttan alttan ben ve benim gibilere atfedilmiş “müritlik” tanımlamasını reddediyorum ve bıkıp usanmadan yapılagelinen bu türden dezenformasyonları da esefle kınıyorum! 


Hiç yorum yok :