15 Kasım 2011 Salı

VİCDANİ REDDİ RET!

“Askerlik yapmayı reddeden kişilere 'vicdanî ret hakkı' tanınmasıyla ilgili tasarı, Bakanlar Kurulu gündemine geliyor.

Açıklama, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'den geldi; ancak Bakan detay vermedi. Ergin, "Bu hafta içinde olmazsa önümüzdeki hafta karar aşamasına gelinmiş olacak." dedi. Konuyla ilgili, 2006 yılında yapılan bir şikayeti değerlendiren AİHM, Türkiye'yi mahkum etmişti.” (zaman.com.tr 15.Kasım.2011)


İnternetteki bazı platformlarda yine her zaman olduğu gibi insan hakları(!) sevicileri tarafından konunun üzerine mal bulmuş mağribi gibi çullanılmış. Bir haktır gitmekte. Yine “at izi it izine karışmış” ve her kafadan bir sürü ses, yine bildiğimiz o uyanık lâf cambazı bölücü kuyrukçularının peşine takılmış demokrasi aşıkları... Klâsik. Demokrasi klâsiği...

Türk Halkı’nı aptal yerine koyanlar,  ha keza  Türk Halkı’nı beğenmeyen sözde aydınlar gayretlerinizin meyvelerini topluyorsunuz değil mi akılınız sıra... Türklüğü, Atatürk’ü, Cumhuriyetimiz’i tu kaka ilân ettirenlere deyiverin de maaşlarınıza okkalı zamlar yapsınlar...

Memlekette bir klâsik daha vardır ki, durumlar hep ya Avrupa ile ya Amerika ile kıyaslanır. Konu özerkliktir federasyondur bu tipte bir konu olunca hiç alakamız olmayan iç dinamikleri politik uzantıları asla Türkiye ile bağdaşmayan ülkeler gündeme getirilir. Konu türban konusuyken bile AİHM’e gidenler 1990’lı yıllarda bütün örneklerini Fransa ve Amerika’dan verenler Fransa’da uygulamaya konan “dini simgelerle okullara girilemez” kanunundan sonra örneklemek için yeni ülke isimleri aramadılar mı? Bırakın bu ikiyüzlülükleri.

Dünyanın yine belli başlı ülkelerini örnek(!) göstererek askerliğin profesyonel ordu şekline dönüşmesi gerektiğini söylüyor aynı uyanıklar. İbrani duvarına döndürdükleri internet platformlarına da “silahı eline almak istememek hakları”nı ağlaşıp duruyorlar kırılgan barış güvercinleri... Bu tam da,  bir barış kuşu’nun içmeye ayranı olmayıp  gezmeye  tahtravanla gitmesinin özlemidir. Lâle Devri’ndeyiz ya, sıcak paranın saltanatı ancak böyle kafayı kuma gömerek sürülür. Aferin çok güzel düşünmüşsünüz. Gömün kafalarınızı kuma.


Hep sorgulamıyor muyuz terör eylemlerinin yoğunlukta olduğu bölgeler olan  Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz’e gönderilen askerlerin özel harekât timlerinden kurulu olmasının gerekliliğini? Ne var ki neredeyse otuz yıldır kendimiz söylüyor, kendimiz dinliyoruz. Otuz yılda kaç hükümet değişti bu ülkede, neden bu hükümetler göz göre göre acemi birliklerinden yeni çıkmış eline sadece üç beş kez silah deyebilmiş Mehmetlerimiz’i terörün fırtına gibi estiği o bölgelere yolladılar durdular? Bütün bunlar plânın bir parçasıdır. Gelinen nokta “analar ağlamasın” noktasıdır. 

Bazı sanatçı bozuntusu ağız  ishali zevat ise bunun bir savaş olduğunu söylüyor. Savaşmış. İyi de Edit Piyaf bozmalarım, savaş iki ordu arasında yapılmaz mı? Daha da kendinden geçip teröriste gerilla diyorsun. Gerilla vatan müdafaası yapar. Orası neresi? Onu da ben mi açıp göstereceğim sana haritadan?  Ama sen entel kuntel işlerin peşinde dünya vatandaşısındır değil mi? Haymatlossundur hatta. Yeni tirend bu. Basın toplantısında falan söyle bunu, seni göklere çıkaran çok olacaktır. “Ben haymatlos’um” de! Ondan sonra da dünyanın en milliyetçi ülkesi olan Fransa’ya tatil yapmaya gidip, ayılıp bayıl oranın “insan hakları”na, demokrasisine...


Dünya’dan örnekler verenlere İsrail örneğini verdiğinizde pek hoşlarına gitmiyor ve “İsrail örneğini verebiliyorsanız hiç konuşmayalım bile” diyorlar. Hani İsrail’e de bu derece karşılar hesapta... Ah ben sizin o protestocu ruhunuzu seveyim.


İşin gerçeği ise şudur, dünya üzerinde profesyonel ordu besleyen ülkelerin başında terör belası yoktur. Türkiye’nin ekonomik olarak dışa bağımlılığı ise hiçbirinde yoktur. 

Profesyonel ordu sözkonusu olduğunda verilecek olan maaşların milletvekili maaşı kadar olmayacağı da eh açıktır. Milletvekili maaşlarını kıskandığımızdan değil, yoksa biliriz ki meclis oylamasında el kaldırıp dijital levhalarda düğmelere basmak(?) kadar zor bir iş değildir vatan için canını feda etmek! Ola ki Türk Ordusu’nda bir pilota verilen maaş, bir denizaltıcıya verilen maaş ortadadır. Bu insanları yetiştirmek için sarfedilen para, emekliliklerine değin onlara verilen maaşların kim bilir kaç katıdır. Sarfedilen o para mühimmatlar alınan ülkelere, maaşlar ise memleketin askerine. Köleliğin daniskası yani...


Bir yandan da savaş teknolojisi üretebilmenin yolunun da tam bağımsızlıktan geçtiği gerçeği vardır ki herşeye rağmen canını dişine takmış mühendislerimizin başlarına gelenler ortadadır. Kimi intahar ederken kimi trafik kazasına, kimileri de uçak kazasına kurban gitmiştir... İşte kötü tesadüfler ve bir dizi talihsizlikler silsilesi. Allah (cc.)’nin takdiri(?)... Kader...


Bugünden tezi yok vicdani retçilerin bizi milliyetçilikle, Türkçülükle, militarist olmakla suçlayacağı ve hangi gerekçelerle bunu yapacakları gün gibi ortadadır. Ama ne var ki bunlar bugünün Türkiye’sinde ne ayıplanacak ne de suçlanılacak unsurlardır.

Evet Türk Milliyetçisiyiz. Evet militaristiz. Benim ülkem terör belâsıyla cebelleşirken Serap Eser’ler diri diri yakılırken, iş merkezlerim, kreşlerim, ana okullarım bombalanırken ben elimde karanfil ile bir sevgi kelebeği olamam. Fındık kadar beyninizle adam mı kandırıyorsunuz? Vicdani retçilerin tamamına yakını etnik faşisttir. Kalanı da kendini sosyalist zannederek kafasında Che şapkasıyla dolaşan bir avuç aymazdır. Che sanki ülkesini işgale gelenlere çikolata ikram etmiştir.


Aylardır TSK üzerine çullanılıyor, ordumuzun kahraman askerleri mahpus damlarına atılıyor yetmiyormuş gibi şimdi de vicdani ret ha?


Açıkça söyleyeyim bu vicdan micdan olayları bizim geleneklerimize terstir. Binlerce yıllık Türk Ordusu’ndan bahsediyoruz. Bir kadının F-16 ile düşman üzerine korkusuzca gittiği bir ordudur, tarihler şöyle dursun destanlar yazmış bir ordudur Büyük Türk Ordusu...

Bu memlekette Kurtuluş Savaşı’nda kimlerin askerlikten yırttığını ve işbirlikçilik yaptığını herkes biliyor. Bu kararı almaya heveslenenler de işte bunların uzantılarıdır!


Düşünce özgürlüğü konusunda AİHM’i hiç iplemiyorsunuz ama bu nasıl iştir?


Yıllardır suçlarının ne olduğunu bilmeyen aydınlar hapis yatıyorlarken AİHM kararlarını hiç kaale almıyor ve iç işlerimize karışmak diye nitelendiriyorsunuz da,  böyle antin kuntin mevzularda,  neden derhal AİHM kararlarına secde ediyorsunuz? Bu nasıl bir çifte standarttır, bu nasıl bir hizmet, bu nasıl hezimettir?!

Başka işiniz gücünüz kalmadı mı sizin?

Çocuk mu kandırıyorsunuz?

Yemezler!






Hiç yorum yok :