Türkiyelilik,
Türkiye halkı
Türkiye milli takımı
Türkiye futbolu
Türkiye insanı
Son olarak buluşların şahı Türkiye bayrağı…
“Lan N’oluyo” deyip , -ki en başında demiştik- hop oturup hop kalktık.
Türkiye yani iyelik eki almış olan bir isim duruyor karşımızda.
Türk-iye = Türk’ün sahip olduğu yer demektir. Tıpkı Reşat’ın yerinin
Reşadiye, Mahmut’un yerinin Mahmudiye olduğu gibi Türk’ün yerine yurduna da
Türkiye demişizdir.
Hal böyle olunca konulan tamlamalara dikkat çekmek isterim,
Türkiye halkı: Türk’ün yerinin halkı: Türk’ün yerinin ama bi’ Türk yok,
başkaları var.
Türkiye bayrağı: Türk’ün yerinin bayrağı: Türk’ün yerine ait bayrak ve
herkes altında. Ama Türk yok. Gibi.
Şimdi birileri çıkıyor ben Çerkezim diyor beriki Kürtüm, hop diğeri ben
Arnavutum… Herkesler her şey. Ne hikmetse
bir tek Türk yok. Hatta ırka indirgenip bu topraklarda o kadar az ve o kadar az
olduğuna dem vuruluyor ki, hani yok sayılsa ne çıkar gibisinden sanal bir algı bile
yaratılıyor. Hoş zaten bugünlere bizi getirenler de o “sanal algı yaratıcısı”
kenarımın aydınları değiller mi? Onlar. Kimdir onlar? Malûm gazetelerin
köşelerinden çığırtkanlık yapanlar yani medya-Tv ve bir de tabii ki internet
platformları.
İyi de sormazlar mı adama, madem bu topraklarda Türk yok(denecek kadar
azdı da), neden herkes Türkçe konuşuyor?
Sen Arnavutum diyen, neden Türkçe anlatıyorsun derdini?
Şimdi tabii biliyoruz ki ben böyle konuştuğum zaman ancak bir
tamlamayla anılırım. Nedir? Faşist Türk. Herkes her şey olurken bir hümanizm ve
demokrasi haresinin altından çağım çağım çağlarken, ben “Türküm” dediğimde hoop
ben hemen faşist Türk oluveririm.
Bir Kürt, töre gelenek görenek adı altında 12 yaşında kızları gelin
ederken, çocuklarına rojda berfin gibi isimleri koyarken kültürünü yaşatıyor
denilir ama gelin görün ki bir Türk çocuğuna Timur, Kaan, Gökçe demeye görsün.
Hoop yine faşist, hatta pis faşist Türk’tür. Geleneklerimi yaşatmak istiyorum diyebilen
bir Türk’e rastlayamaz olduk. Değil bunu diyebilmek, imasını dahi yapsa nasıl
damgalanacağını bilir çünkü. Oysa ben gayet samimi söylüyorum, şalgamın,
şarabın, çiğköftenin ve hemen her kültüre ait her şeyin tadını, hatta suşinin
bile tadını biliyorken hayatımda bir damla bile kımız içmedim. Neden? Benim kültürümü
yaşatmamın önü tarihler boyu neden hep kapatılmış olabilir ki? Herkesin
kültürünü yaşamasının önü bu denli açıkken ve bu durum hümanizm çığlıkları
atılarak onanırken benim kültürümü yaşamam ve sürdürmem neden yasaklı?
İşte tüm bu palavra ve sanal örtülerle bugünlere kadar gelindi. Tüm
bunlarla Türküm demeye dili varmayan insanlar yaratıldı. Ve neredeyse Türküm
demek bir nevi ayıplı sıfat haline getirildi. Bunun bir sonraki aşaması sanırım
küfür edilmek istenen kişiye “Türk” demek
olacak.
Saygı duyduğum bir kişilik olmasına karşın, ilk okuduğumda Türk Irkı’nın
üstünlüğünü savunması nedeniyle hep bir adım geri durmuşumdur merhum H. N.
Atsız’dan. Ancak yüzlerce yıla dayanan ve Türk’lere karşı bıkılıp
usanılmaksızın tıpkı bir sürek avı gibi uygulanan bu yok etme politikalarına ve
bugün yaşadıklarımıza bakınca ben bile, bir ırkın bir diğerine üstünlüğü gibi
bir aşırılığı olmayan ben bile, acaba mı yahu demekten alamayacağım kendimi
neredeyse. Ve elbette Orhun yazıtları geliyor aklıma. Hani şu, “Üstten gök
çökmedikçe, yerden yer delinmedikçe” diye başlayan dizeler…
Demokrasi de hümanizm de son derece havada duran, son derece esnek ve
değişken kavramlardır. Camus herkes
faşisttir derken sanırım bu elastikiyeti çok iyi tahlil edebilmişti. Hümanizmin
bittiği yer kafanıza silâhın dayandığı yerdir. Öldürülmeye, yok edilmeye
çalışılan biri hümanizmin doruklarında olmaz. Eline fırsat geçtiğinde kendisini
öldürmek isteyeni öldürür. İşte demokrasinin de hümanizmin de bittiği yer
orasıdır. Bazı hümanik sanatçı bozuntularımız varya hani? Bıkbık öttüler
hümanizm adına. Sorarım peki, neden o hümanik ablamız sarayı andıran villasında
korumalarla oturuyor? Ya da bana demokrasiyi, hümanizmi ve analar ağlamasın’ı
dayatan küresel devletler, sınırlarındaki (kara-hava-deniz)
tüm güvenliği kolluk ve ordu güçlerini neden kaldırmıyorlar ve o ülkelere girişler
çıkışlar neden serbest olmuyor? Yani bu hümanizma öyle bir meret ki; kelin ilacı olsa
kendi başına sürer dedirtir adama.
Dünyanın ilk yirmisine giren ülkeler kendi ülkelerindeki orduyu
sınırları kaldırırlarsa işte ben o gün antimilitarist, antifaşist,
antimilliyetçi ve hümanist olacağım söz veriyorum! Ama şu an hepsi de benden
daha militarist faşist ve milliyetçiler. Kalkıp benim ülkemde bana üç kuruş
borcum var diye tüm bunları dayatmalarına müsaade etmem, etmeyeceğiz!
Türkler(yani biz), binlerce yıldan bu yana, devlet kurma geleneğinden geliyoruz.
Ve yazıtlarda da söylendiği gibi gök çökmedikçe yer delinmedikçe varlığımızı sürdüreceğiz.
Kürtlerse devlet kurma geleneğinden gelmezler. İran’da bir zamanlar
kurulmuş olan devlet, Sovyet Rusya’nın sömürüsü sırasında kurulmuş, Sovyet Rusya
çekilir çekilmez de tarihe gömülmüştür.
Peki Amerika, enerji bittiği zaman bu topraklardan çekildiğinde ne
olacak? Bayılıyorum yanıtını bildiğim soruları sormaya. Gerçek aktörler sahaya indiğinde Kürtler'in kaça bölüneceğini ömrümüz yeterse ve küresel çetenin plânı işlerse göreceğiz.
2 yorum :
Yüregine Sağlik,Kalemin kurumasin...
Sağolun Rıfat Bey.
Yorum Gönder