İstihdamı gereği gibi yapmak ve insana insan olma şansını tanımaktır öyle bir zaman dilimi çalışmak. Sekiz saat nedir anlayamıyorum.
Bu sadece üretim fazlasıdır ve tüketimi artırıcı bir döngüye sokar toplumları ki sermayeyle iş gücü arasındaki o lanetli ilişkiyi tetikler, ücretli çalışmaktan ücretli köleliğe evrilir.
Sonuçta özgürlükçü bir Marksist olan Laforgue'dan, çalışmanın reddedilmesi görüşünü benimseyen bir anarşist olan Bob Black'e kadar oldukça geniş bir kitle oluşturmuş tembellik hakkını doğru kullanmak düşüncesi.
Bu sadece üretim fazlasıdır ve tüketimi artırıcı bir döngüye sokar toplumları ki sermayeyle iş gücü arasındaki o lanetli ilişkiyi tetikler, ücretli çalışmaktan ücretli köleliğe evrilir.
Sonuçta özgürlükçü bir Marksist olan Laforgue'dan, çalışmanın reddedilmesi görüşünü benimseyen bir anarşist olan Bob Black'e kadar oldukça geniş bir kitle oluşturmuş tembellik hakkını doğru kullanmak düşüncesi.
* * *
Bir insan niçin fazladan bir çaba gösterir ve hangi koşullarda varetmek ister kendini, ben bu gece bunları yazmayı istiyorum. Ve tembellik hakkımı kutsamaya karar verdim. Çünkü paşa keyfim öyle istedi. Durup dururken mi istedim bunu? Tabii ki hayır. tetikleyici nedenlerim var. Bunların başında gün itibarıyla işsiz kalmam geliyor. İşsiz kalmayı da ben seçtim üstelik.
Bir insan niçin fazladan bir çaba gösterir ve hangi koşullarda varetmek ister kendini, ben bu gece bunları yazmayı istiyorum. Ve tembellik hakkımı kutsamaya karar verdim. Çünkü paşa keyfim öyle istedi. Durup dururken mi istedim bunu? Tabii ki hayır. tetikleyici nedenlerim var. Bunların başında gün itibarıyla işsiz kalmam geliyor. İşsiz kalmayı da ben seçtim üstelik.
Ben mola hakkımı kullanmak istiyorum.
Şimdilik şartlarım beni bu hakkı kullanmakta şanslı kıldı...
Yaklaşım olarak çok bireyci gözükse de, kendini varetme dürtüsü tecrübenin yetenekler dahilindeki seçiciliğiyle harmanlanlanarak estetik kaygıları tetikleyici ve insani duygulanımını yüceltici bir boyut üstülüktür. Zaman mekan ilişkisiyle bütünlendiğinde, estetik kaygılar başlıbaşına sosyal olgulara evrilir ve böylelikle bireycilikten gerçek anlamda uzaklaşmayı da sağlar. Varedilen paylaşılmadıkça bir anlam ifade etmeyecektir zira.
Ontolojik düşüncelerim var konuyla ilgili. Ki yüreğim ilk kez kendini tamir için böyle bir mola aldı... Ama başka bir yazıda bahsedeceğim bundan. Şimdilik Nietzsche'ye göre zamanla iyi olmanın aptallık olması halinde seyredeceğim çünkü...
Hayat koşusunda
yetinmeyi refleks haline getirmiş olmanızla beraber,
bata çıka aşmaya çabalarken
o ulaşılmaz engelleri,
ikili ilişkilerde de yetinmeye mahkum kalmanız,
ancak ağlatır...
Sonrası,
kazağının sağ kolu
burnunu silmekten
naylonumsu bir doku olmuş
ve susmaya tembihlenmiş bir çocuk gibi
kurumadan henüz gözlerinizdeki yaş,
diklenirsiniz hayata
ve tüm olana bitene...
Ki işte bu son durumunuzun fotoğrafıdır:
"gece başınızı yastığa koyup,
bütün iç huzuruna rağmen
uykularınızı sakatlayan..."
j.ak
"İdealler kovalarken peşlerinden ezip geçtiler üzerimizden"
Demiştim seksenlerde yazdığım bir şiirde buna dair. Yani bu kez tembellik hakkımı kendimi çoğaltmak adına kullanıyorum...
Çoğu zaman koşuşturmaktan kendimize olup bitenleri, kendimizde olup bitenleri kaçırırız. Hayatın içindeki herşeyle beraber ıskalanır giderler işte... Kolayca tüketmeye kurulmuş saatler gibidir uykular, işler, yemekler, aşklar, acılar, sevinçler, hüzünler ve herşey. İnsana dair ne var ne yoksa duyguların ön plana geçtiği ve akılcılıktan çok uzak döngülerde tükenir giderler. Oysa her birini hissetmeye ve çoğaltmaya hakkı vardır insan olmak yolundaki bir insanın.
İşte benim nedenlerim bugün kısaca bunlara dair...
"Yüreğini tümüyle açar bir şair
yol kenarında açan çiçekler gibi,
onu herkes görebilir..."
(j.ak)
yol kenarında açan çiçekler gibi,
onu herkes görebilir..."
(j.ak)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder