4 Eylül 2014 Perşembe

ÖZGÜRLÜKLE KANDIRIP HEDEFE GİTMEK

"Aaa bak bugün de şeriat gelmedi? hihohihih"

"Ne sanıyorsunuz İran mı olacağız sanıyorsunuz gegegee?"

"ekieki eki, abartmayın yahu özgür irade diye bişi var, biz özgürlükçüyüz, herkes özgürdür."


Bu lafları 99'dan beri, yani AKP iktidara gelmezden 3 yıl öncesinden beri belki bin kez duydum. Zira o gün bugündür gerek sözlü olarak gerek şiirlerimde, ve yazılarımda uyarılarımı duyurma çabasında oldum:

Zamanını bekliyorlar, güçlenecekler, Demokrasiyi, Gazi Paşa'nın bizlere bıraktığı mücevher değerindeki bu yönetim biçimini, insanların vicdan ve merhamet duygularını kullana kullana gelecekler ve memleketi kendi karanlıklarına sürükleme rüyalarını gerçekleştirecekler dedim, diyenlerin, görenlerin yanında durdum.

Memleket keskin virajları dönerken ödümüz patladı. Referandum en önemli yol ayrımlarından biriydi. "Yetmez ama evet" dediler.. Antimilitarizm rüzgarları esiyordu. Vicdani retler, darbelerle hesaplaşmalar konuşuluyordu sivillerin yapageldiği onlarca siyasi darbe göz ardı edilip. 

Ama şimdi Selahattin Demirtaş "Türkiye PKK'ya silah yardımı yapsın" der oldu! 

Onlar her daim güçlüydüler. Çünkü güçlü olanların kuklaları onlar. Küresel çete neo-sevr'i uygulatabileceği yönetimi seçerken, eş zamanlı olarak bu halkın başına "Ilımlı İslam" çorabını da giydirmeyi planlıyordu. 

Bunun içindir ki "Mütareke Zamanı" hainlerinin ve işbirlikçilerinin torunları iktidara getirildiler.. 

Kültürel yozlaşmanın dilde başladığını onlar en iyi bilirler. 80 sonrası memlekette pub cafe hede hödö ne kadar dükkan bakkal çakkal varsa isimler İngilizce Fransızca Almanca kondu hep. İşin garibi insanlar da oraları tercih eder olmuşlardı. Recaizade Mahmut'un Araba Sevdası romanındaki aptal karakterlere döndü koskoca halk... Döndürüldü. Dönüştürüldü... Bu dönüşümde başat enstrumanlar, televizyon ve sanat dünyası(!) olmuştur. Amerikanvari ya da Avrupai olunca daha "karizmatik(!)" oldular. Ki hâlâ öyle olduğunu sananlarla doludur memleket. 

Bir ülke cahil bırakılmışlığın yanında kültürel olarak yozlaşmaya da başlamışsa işte o zaman durum kötüdür. Çünkü nereye çekseniz kuzu kuzu oraya gider. 

Dil yozlaşmışsa, kavramlarla da gayet kolay oynanır. Çünkü elma artık elma değildir. O kadar fazla insan o elma'ya armut demektedir ki; Bir ısırık alırsınız elmadan ve 

"Oğğ armut bi harika dostum!" dersiniz..

Artık herkes emellerine ulaşma konusunda eş zamanlı olarak tüm virajları almış ve yokuş aşağı bir son düzlüğe gelinmiştir. 


Herkes derken; 

1-Küresellerin neosevr'ini, yani parçalama planlarını,  
2-İktidardaki gericilerin islâm cumhuriyeti'ni kast ediyorum. 


Aklınıza bölücüler takılıyor biliyorum. Eee onlar? Diyeceksiniz, demeyin. 


Çünkü onlar her daim olduğu gibi kâğıt mendildi. Kullanıldılar. Ve sümkürüldükten sonra çöpe atılacaklar.

Yani bölücü tayfayla kolkola omuz omuza olan; barış kardeşlik ve "özgürlük",  sloganları atan ve çoğu kez de uzaktan kumandayla vicdan ve merhamet duyguları işletilen insanlarımız: KULLANILDINIZ! 

Bu arada bu yazı İmam hatiplerde Türkçe'nin yasaklanmasıyla ilgiliydi. 

Yasaklarlar efendim yasaklarlar! 

Çocuğunuzu yolladığınız devlet okullarını zorla imam hatiplere çevirenler "türbana özgürlük" naraları atılırken koluna girip, omuz  ve el verdikleriniz değil miydi?

Onların mağdur türbanlı bacıları için hep beraber gözyaşı dökmediniz mi okuyamıyorlar doktor olamıyorlar diye? E oldular olmasına. Doktor da oldular ama sana bana olmadılar işte. Çünkü Hipokrat yeminini bile etmiyorlar? 

Büyük kullanıldınız büyük!

Aynalara bakarken bir kez daha düşünün. 

Düşünmekten zarar gelmez...


Hiç yorum yok :