18 Ekim 2010 Pazartesi

ALIŞTIM SUSMAYA





Hayatı anlamlı kılan dinamiklerin yok olması sonucu farkında olmadan üzerinize yapışan reflks. Susmaya alışmaktan ziyade susmak, eylemin kendisi olur. Bunun farkına varan, insanın kendisinden çok çevresidir. Çevrede dört duvar vardır çoğu zaman. Onlar da susar. Günler haftalar geçer bu şekilde. Sonraları o yaşam enerjisi her nasılsa çıkagelir zamanın bir yerinden. Beklenmedik bir durumdur ve içinizdeki derin susmalardan çıkmaya çabalarsınız. söylenmemiş sözleriniz vardır derinlerde. Ama olmaz işte bir şekilde. Konuşma pratiği kaybolmuştur neredeyse. Kör bir kuyuya sarkıtılmış kısa iplere tutununmaya ve çıkmaya çabalar bulursunuz sözcüklerinizi... Dişlerin kovuğunda ya da dille damak arasında ezilir giderler. Ola ki, sözcüklere inancınız da yitip gitmiştir zaten.

Böyle geçer günler haftalar ve günlük kelime kullanım adedi ellilerde seyreder. İhtiyaç gidermek amaçlı. Bu halinize alışmak zor olur. Oysa ne kavgaları vardı hayatın. Ne yüklü lûgatları. Uzun açıklamalar vardı inandırıcılıktan olma gururdan doğma. Birazı kurnaz, birazı muğlak.

Sadeleşmekten bunu algılamıyordum oysa. bu tembellik yoruyordu. susmak çok yıpratıcıydı kendi rahatlığında. İçerideki dipsiz kuyuya, geceyi sarkıttığınızda, karanlıkta çınlar o haykırış: "Alıştım susmaya... Alıştım susmaya..."

                                                                                                                    27.06.2010



Hiç yorum yok :