dinlerken ayrılıkları,
gencecik bir sabah
soğuruyor
olmayan notaları ve
yerdeki çiğ damlalarını.
ellerim bir çakıl taşına uzanırken,
uzuyor da uzuyor.
söylenmemiş sözlerimin
pandomimi koca ellerim.
duymadığım tüm sesler için
dans eden soytarıdır şimdi
hint kınalı kalemim.
küçük bir tebessüm diler gibi
aklımın ziyan,
yâr alanlarından...
bir
onbir onbeş güneşi kurutur
damlalarımı
ve bir vapur kalkar aynı saatte.
göğsümdeki kafeste
beraber ve ayrıyken
taş,
vapur,
güneş,
kalem ve ellerim,
ben yalnızca
bir şiirdim,
yazılmadan okunmuş
sessizliğe dokunmuş,
tek başına bir şiir...
"dokunmuş"
j.ak
11.Nisan.2011
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder