ayıplardan olma
bir kara çalındı üzerimize.
sağanak,
nefret yağmurlarını fısıldadı
geceye,
hani hep
zan kulağınla dinlediğin
yoku beş geçe...
zan kulağınla dinlediğin
yoku beş geçe...
giderken,
örtün üzerinize sevgilerimizi
örtün.
ödünç aldığımız
bir nefes sözdür
ve çaldıklarımız
serhat türküsüyle yan yana.
insana baktığımız,
bir duru gözdür
dans eder durur
masmavi dalgalarla.
masmavi dalgalarla.
mor ve akşam, seslenmişler
içindeki martı çığlıklarıyla
mor ve akşam süslenmişler
yamaçların yakamoz ışıklarıyla...
bu günlere hastır dedim
koca gövdelerdeki
sırt manzaralı gidişler.
bu günlere farzdı oysa
bir parça güven.
başlarda küçük krallıkların
dar gelen taçları,
omuzlardaysa birer küçük pelerin.
birinci tekil şahsı kim olmuş
şu sonu gelmez badirelerin?
ki dem vurmuştu bize
samimiyetten!
samimiyetten!
hani şu veya bu kitaptan
bir türlü öğrenilmeyen.
ayıplardan bir peçe
giydirilmiş yüzümüze
oysa bu gözler,
çıplak ve saf şarkılarlaydı
“memleket, memleket” diye
ağıtlardaydı!
mor ve akşam diyorum,
kapkaranlık bir geceye
selâm durup, soğumuş.
renkler de soğumuş,
sırt manzaralı gövdeler de.
yol olmuş sonra
uzun ve bitmez,
bir yoldaş
o yolda
o yolda
ölmeden ölenlerden
olmuş…
“mor ve akşam”
j.ak
18.Mayıs.2011
2 yorum :
ayıplardan bir peçe
giydirilmiş yüzümüze
değil mi ya...
of...
Ve biz "ayıp" ne demekmiş öğrenekoyarız sayelerinde;)
"Hazret-i sayeleri" hatta...
Yorum Gönder