6 Ekim 2011 Perşembe

düğüm alayı...


toplamı kadarsındır yaşadıklarının
kimi zamansa arta kalanı
öyle eksilmiş, öyle bitip tükenmiş
kuytular kâr etmez artık oradan çık
belki uzaktan gördüğün o ışık
tünelin ucundan sür'atle yaklaşıp
üzerinden geçecek olan bir trendir kim bilir?
ardına bak ve gör, orada olanlar hep senin gölgendir.
bir kedi zarafetinde,
uzatıyor şimdi kollarını geçmiş
kurallar, kavramlar, coğrafyalar
krallar, kanunlar, insanlar
tut ki eksilenisin bir artanın
ya da bir iklim kadar uzağında farkındalıklarının
konuş ki bir nefesin,
asılsın gök kubbeye
ve zembille in gökten
hem de bardaktan dökülürcesine 
yakın diyorum artık şu türküleri yakın
buhar olup uçsunlar 
sarsın memleketi fanus olup dumanlar,
bu denli karanlık olamaz yine de 
ve bu denli kör yalancı
hiç bir isin altında yaşananlar...
güneydoğu'da çocuk gelin olma yaşı
on iki yaş ve yedi aymış
ve diğer yerlerde on üç on beş, on altı
hükümetse cezayı kesmiş
yayın evi sahibine. Mahkeme, 
altı aydan üç yıla kadar hapis istermiş
muzır neşriyattan korumak için çocukları
umurunuzda mıydı oysa yıllardır 
bir çocuk gelinin o minik gözyaşı?
o gözyaşı ki 
bir çocuğun boğazında düğüm alayı
neşriyatı görüp canlısını görmez muzırın
bizim ikiyüzlü soytarı,
ey işgüzar soytarı!
geçmişimiz buzdan bir heykel
ve yangınlarda tüneldeki sarı gölgeler
duvarlar ki, 
bilirsin hep sanrıdır gerçekte
oysa dağlar bile duramadı 
bir zamanlar önümüzde
yakın şu sözcükleri artık kalkın 
gökyüzü belki de bize daha yakın...
oturduğu yerden vatan kurtarmanın
oblomov'u bile kıskandıracak
şu kaskatı tembelliğinden arın,
ya da bildiğin yöne kır, sığın 
savunmalar ardına
ve eleştir 
nasıl olsa bedava...

“düğüm alayı”
j.ak
05.Ekim.2011

Hiç yorum yok :