8 Ekim 2011 Cumartesi
Hüzün Geçidi...
bilmediğim yerlere götür beni
öyle ki kimsenin görmediği
bu kez yalnızca götür. hiç anlatma
dar sokaklarında dolaşmalıyım aklının
eski ahşap binaların
güneşsiz küf kokan merdivenlerinde
bir kartpostal ardına on yaşında yazdığın
bir aşk şiiri bulmalıyım.
eksilmiş basamaklarına rağmen
en üst katına tırmanmalıyım
perdeyi aralayıp
ellerimle bir demet ışık çalmalıyım gökyüzünden
sesi yüreğine değebilen...
sakın anlatma, sadece götür beni bilmediğim yerlere
yörüngesiz bir gezegende belki soluksuz kalmalıyım
sakın bir delilik edip kurtarayım deme
yüreğinin dip köşesinde
çaldığım ışığa ritm tutan bir geçit bulup
bir isim koymalıyım...
derin bir nefes olsun meselâ
üçüncü etaptaki yolculuk aracım
kimseyi götürmediğin bir yere gitmekse harcım,
derin soluklar almalısın
acılardan derlenmiş bir akşam yemeğini
göğsündeki parmaklıkların ardına hapsolmuş
yüz bin çeşit acı ile beraber tatmalıyım
ve eşlik etmeli şölene
parmaklarımın arasında dans eden ışık...
sakın tutma soluğunu ki çıkabileyim
ya da bilmediğim bu yerde,
boy verir gibi pasifikte
ismini koyduğum Hüzün Geçidi’nde
karanlık bir maviye düşebileyim...
“hüzün geçidi”
j.ak
08.Ekim.2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder